25 Kasım 2013 Pazartesi

İşletmelerde Uygulanan Rekabet Stratejileri ve Sağlık Sektöründen Bir Uygulama: Dünyagöz Hastaneler Grubu


T.C.
BEYKENT ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
İŞLETME YÖNETİMİ ANABİLİM DALI
İŞLETME YÖNETİMİ BİLİM DALI







İŞLETMELERDE UYGULANAN REKABET STRATEJİLERİ VE SAĞLIK SEKTÖRÜNDEN BİR UYGULAMA: DÜNYAGÖZ HASTANELER GRUBU



Yüksek Lisans Projesi






Projeyi Hazırlayan: Selçuk AYDIN









İstanbul, 2013



T.C.
BEYKENT ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
İŞLETME YÖNETİMİ ANABİLİM DALI
İŞLETME YÖNETİMİ BİLİM DALI








İŞLETMELERDE UYGULANAN REKABET STRATEJİLERİ VE SAĞLIK SEKTÖRÜNDEN BİR UYGULAMA: DÜNYAGÖZ HASTANELER GRUBU



Yüksek Lisans Projesi



Projeyi Hazırlayan:
Selçuk AYDIN




Danışman:
Yrd. Doç. Sefer GÜMÜŞ



İstanbul, 2013



YEMİN METNİ




 Yüksek lisans projesi olarak sunduğum “İşletmelerde Rekabet Stratejileri ve Sağlık Sektöründen Bir Uygulama: Dünyagöz Hastaneler Grubu” başlıklı bu çalışmanın bilimsel ahlak ve geleneklere uygun bir şekilde tarafımdan yazıldığını, yararlandığım eserlerin tamamının kaynaklarda gösterildiğini ve çalışmamın içinde kullanıldıkları her yerde bunlara atıf yapıldığını belirtir ve bunu onurumla doğrularım. 09/01/2013






Selçuk AYDİN




İşletmeler ticari yaşamlarını sürdürebilmeleri için her koşula uygun stratejiler geliştirebilmeli ve bunları etkili bir şekilde uygulayabilmelidir. Uygulanacak bu stratejiler işletmenin ilk kurulduğu zamanda farklı, gelişme dönemlerinde farklı, kriz gibi olağanüstü durumlarda farklıdır. Küreselleşen dünya ile birlikte pazarların da küreselleşmesi uluslararası işletmelerin rekabet etmelerini gerektirecek daha fazla unsurun ortaya çıkmasına neden olmuştur. Uluslararası alanda yaşanan her türlü gelişmeye ayak uydurabilecek stratejilerin geliştirilmesi işletmeler açısından hayati önem taşımaktadır.

İşletmelerde Uygulanan Rekabet Stratejileri ve Sağlık Sektöründen Bir Uygulama: Dünyagöz Hastaneler Grubu adlı çalışma işletmeler için hayati önem taşıyan rekabet stratejilerinin daha iyi anlaşılabilmesi için hazırlanmış ve üç bölüm olarak planlanmış, ona göre ele alınmıştır.

Çalışmanın birinci bölümünde genel olarak strateji kavramının tanımı yapılmıştır. İşletmeler açısından uygun stratejiye sahip olmanın yararları ve stratejiye sahip olmamanın yaratacağı sakıncalar ile strateji yönetimi de bu bölüm içerisinde ele alınmıştır.

İkinci bölümde rekabet stratejileri detaylı olarak ele alınmıştır. Bu amaçla pazar odaklı rekabet stratejileri, sektörel gelişime göre rekabet stratejileri, işletmenin yaşam evrelerine göre rekabet stratejileri, nakit yönetimi stratejisi, çeşitlendirme stratejisi ve kapasite artırım stratejileri açıklanmıştır.

Üçüncü ve son bölümde ise çalışma Dünyagöz Hastaneler Grubu’nun uyguladığı rekabet stratejileri ile desteklenmeye çalışılmıştır. Bu bölümde Dünyagöz Hastaneler Grubu hakkında bilgilere de yer verilmiştir.

Anahtar kelimeler: Rekabet, Strateji, Sağlık, Strateji Yönetimi, İletişim.




Strategies for each condition and improve commercial enterprises to survive and be able to apply them in an effective way. This business was first established strategies to be applied also different, in different stages of development, in exceptional circumstances, such as the crisis is different. With the globalization of world markets, the globalization of the international businesses require to compete has led to the emergence of more elements. Developing strategies that can keep up with all sorts of developments in the international arena, is of vital importance for businesses.

Applied in Business Competition Strategies and Health Care Industry: An Example of vital importance for Dünyagöz Hospitals Group's operating businesses to better understand the competitive strategies prepared and planned in three sections according to him, are discussed.

In the first part of the study was the definition of the concept of strategy in general. The benefits of having a proper strategy for businesses and drawbacks created by not having a strategy for the management of the strategy are discussed in this section.

Competitive strategies are discussed in detail in the second part. For this purpose, market-oriented, competitive strategies, competitive strategies based on sectoral development, business competitive strategies based on life cycle, cash management strategy, diversification strategy and capacity building strategies are described.

The third and last section, the study has been supported by competitive strategies applied Dünyagöz Hospitals Group. This section also contains information about Dünyagöz Hospitals Group.

Key words: Competition, Strategy, Health, Strategic Management, Contact.


                                                                                                                                        Sayfa No















4.3. Kamu Hastane Birlikleri Yasa Tasarısı










             
                                                                                                                          Sayfa No.

Şekil 1.1: Bir Sağlık İşletmesinin İç ve Dış Müşterileri......................................................... 7
Şekil 2.1: İşletmelerde Tahsilat Süreci................................................................................. 22
Şekil 3.1: Stratejik Planlama Modeli.................................................................................... 36
Şekil 3.2: Örgüt ve Çevresi.................................................................................................. 38











a.g.e.
:Adı Geçen Eser
a.g.k.
: Adı Geçen Kaynak
A.Ş.
: Anonim Şirket
ABD
: Amerika Birleşik Devletleri
c.
: Cilt
İMKB
: İstanbul Menkul Kıymetler Borsası
KDV
: Katma Değer Vergisi
s.
: Sayfa
T.C
: Türkiye Cumhuriyeti






Küreselleşme ile birlikte, kendini daha fazla hissettiren rekabet kavramı, gün geçtikçe daha sık anılır hale gelmiştir. İlk zamanlarda daha sınırlı olan rekabet, dışa açılan ekonomilerle ve büyüyen pazarlarla giderek yayılmaya başlamıştır. Günümüz pazar ortamında, işletmelerin ekonomik faaliyetlerini olumlu bir şekilde sürdürebilmeleri için amaçlarını ve bu amaca ulaşma yollarını, kısacası uygulayacakları stratejilerini iyi belirlemeleri gerekir. Çünkü bir Çin atasözünde de geçtiği gibi; “Gideceği yönü bilmeyen gemiye, hiçbir rüzgâr yardım edemez”.
Günümüzde küreselleşme ile hemen hemen her sektörde kendini daha da fazla hissettiren yoğun rekabet şartlarında işletmelerin ekonomik faaliyetlerini sürdürebilmeleri uygulayacakları stratejiler ile yakından ilgilidir. Bu stratejiler işletmelerin kuruluş aşamasından başlayarak tasfiye sürecine kadar giden her türlü stratejiyi içine almaktadır. İşletmenin uygulayabileceği stratejiler arasında pazar stratejileri, rekabet stratejileri, ürün stratejileri, personel ve yatırım stratejileri gibi stratejiler hayati önem taşımaktadır.
Sağlık kuruluşları arasındaki rekabet, insanların sağlığa verdikleri önemin artması, sağlık hizmetlerinde kaliteli bakım isteğinin yaygınlaşması, sağlık hizmeti sunan kuruluşların sayılarının giderek artması ve sağlık hizmeti gereksinimi duyduklarında ilgili kuruluşlar arasında daha seçici davrandıklarından dolayı ortaya çıkmıştır.  Sağlık kuruluşları arası rekabetteki en belirleyici özellik hizmet sunumunda; fizik yapı, araç gereç, insan gücü ve para gibi kaynak özellikleri yanı sıra, hizmetin sunuluş şeklidir. Bu sunuşta sağlık personelinin verimiyle doğru orantılıdır.
Öte yandan toplum, kültürel seviyesindeki gelişmeye paralel olarak sağlık hizmetlerini de sorgular ve zor tatmin olur hale gelmiştir. Hastaların bilinçlenmesi ve çok dikkatli olmaları, hastaları memnun etme bakımından sağlık işletmelerinin işini gün geçtikçe daha da zorlaştırmaktadır. Diğer işletmelerde olduğu gibi hastaneler için de, profesyonelleşme ve iyi bir yapı oluşturma zorunluluk haline gelmiştir.  Çünkü bir işletmenin rekabet avantajı sağlaması, iyi mal ve hizmet sunması yanında bilimsel yöntemlerle yönetilmesine bağlıdır.

Bu çalışmada rekabet stratejileri Dünyagöz Hastaneler Grubu örneği ele alınarak irdelenmiştir. Araştırmanın temel amacı, işletmelerde uygulanan rekabet stratejilerinin Dünyagöz Hastaneler Grubu’nda nasıl uygulandığını ortaya koymaktır. Araştırmanın amacı doğrultusunda Dünyagöz Hastaneler Grubu’nda uygulanan rekabet stratejilerini ortaya koymak adına nitel araştırma çalışması yapılarak örnek olay yöntemi uygulanmıştır.  Çalışma üç bölüm olarak ele alınmıştır.
Çalışmanın birinci bölümü “Temel Kavramlar” başlığını taşımakta ve bu başlık altında strateji ve stratejik yönetim kavramları detaylı olarak ele alınmıştır. Kavram tanımlarının yanında bu bölümde stratejiye sahip olmanın yararları, strateji yokluğunun doğurabileceği olumsuzluklar, stratejik yönetimin özellikleri ve aşamaları hakkında bilgiler verilmiştir.
İkinci bölümde rekabet stratejileri ele alınmıştır. Bu bölümde rekabet stratejileri çeşitlerine göre pazar odaklı, sektörel gelişime göre, işletmenin yaşam evrelerine göre, nakit yönetimi, çeşitlendirme ve kapasite artırma stratejileri olarak ayrı ayrı ele alınmıştır.
Üçüncü ve son bölümde ise Dünyagöz Hastaneler Grubu hakkında verilen genel bilgilerden sonra sektördeki yeri, uyguladığı rekabet stratejileri ve rakiplerinin durumu ile ilgili geniş kapsamlı bir çalışma yapılmıştır.





“Malların ve hizmetlerin üretildiği ve pazarlandığı her yerde işletme faaliyetleri söz konusudur. Mallar ve hizmetler işletmelerde yaratılır ve işletmeler tarafından pazarlanması sağlanır. İşletmeler iktisadi mallar ve/veya hizmetler üretirler ve pazarlarlar. İktisadi malların ve hizmetlerin iki özelliği vardır: Birincisi, insanların ihtiyaçlarını giderme niteliği bulunması, başka bir deyişle faydalı olmalarıdır. İkincisi kıt olmalarıdır. Ekmek, kalem, demir, bina gibi somut maddeler iktisadi mallardır. Avukatlık, bankacılık, berberlik, lokantacılık iktisadi hizmetlerdir. İktisadi anlamda hizmetler de mal sayılırlar. Hava ve deniz suyu, doğada bol miktarda bulunduklarından, iktisadi mal değildirler. Savunma ve güvenlik görevleri de iktisadi hizmetler olarak düşünülmezler. İktisadi mallar ve hizmetler, genellikle üretim faaliyeti sonucu olarak ortaya çıkarılırlar. Üretim yapmak için de üretim elemanları (üretim faktörleri) – emek, doğa ve sermaye- bir araya getirilmelidir. İşletmeler, üretim elemanlarını bir araya getirip mal veya hizmet üretimi faaliyetinde bulunurlar. İşletmeler, genellikle, kâr elde etmek için kurulup işletilirler. Kâr amacı yanında, başka amaçların, sözgelişi, sosyal amaçların öngörüldüğü işletmeler de vardır. Bu açıklamalar ışığında, işletme, iktisadi mal ve/veya hizmet üretmek (ve/veya pazarlamak) için faaliyette bulunan kuruluştur, diye tanımlanabilir”[1].
İşletmelerin amaçları, genel amaçlar ve özel amaçlar diye ikiye ayrılır.
İşletmelerin başlıca genel amaçları şunlardır:
1. Kâr (uzun sürede)
2. Topluma hizmet
3. İşletmenin yaşamını sürekli kılma
Bu amaçların öncelik sırası işletme konusunda çalışanlara göre değişir. Amaçların birini temel amaç olarak seçmek zorunda kalındığında, sözgelişi kâr amaç olarak seçildiğinde, bu amaca ulaşabilmek için öteki amacın da söz konusu olacağı açıktır. Bu görüş, özel işletmelerin hemen hepsinin sahiplerine kâr sağlamak için kurulduğu varsayımına dayanır. Ama, kapitalist ekonomilerde bile devlet ekonomiye karıştığına göre, işletmelerin, topluma hizmet sağlamaksızın kâr sağlamaları ve özellikle, uzun süre hayatta kalmaları beklenemez.
“Topluma hizmetin temel amaç olduğunu savunanlara göre, bir işletme insanların istedikleri malları ve hizmetleri sağlıyorsa ve bunu akla uygun ölçüde bir verimlilikle yapıyorsa, uzun sürede kâr ve işletmenin yaşamının sürekliliği kendiliğinden bunu izleyecektir. Bazı kişiler de işletmenin yaşamını sürekli kılmanın temel amaç olduğuna inanırlar ve topluma hizmet etmeyen bir işletmenin yaşayamayacağını söylerler. Bu görüşe göre, bir işletmenin faaliyetlerini sürdürebilmesi için kâr normal olarak gereklidir. Ayrıca, araç ve gereçleri modernleştirmek için gerekli fonları bulmak zorunluluğu vardır.
Kâr amacı gütmeyen işletmelerden de kısaca söz etmek gerekir. Bu tür işletmeler için, kâr amacı gütmeyen işletme yerine, kâr amacı gütmeyen kurum sözcüğünü kullanmak daha doğrudur. Söz konusu kurumlar kârı amaç olarak almazlar, ama bir işletme gibi yönetilirler. Bazı ülkelerde özel kişiler tarafından kurulup işletilen okullar, hastaneler ve hayır kurumları bu tür kurumlardır. Bu kurumları kuranlar, herhangi bir yolda finanssal kazanç beklemeden paralarını yatırırlar. Hizmet amacı güderler. İşletmelerin ve devletin karşılayamadığı alanlarda toplumun ihtiyaçlarını gidermeye çalışırlar.
Karma ekonomi düzeni içinde olan ülkemizde, kamu işletmelerinin de kâr amacı gütmeyen kurumlar olduğu yolundaki düşünce doğru değildir. Kamu işletmeleri, işletmenin sahipliği dışında özel işletmelerden pek farklı görülemez. Özel işletmelerin temel amaçları kamu işletmeleri için de geçerli olması gerekir. Yöneticilerin yukarda sayılan amaçlardan birini seçip, ötekilerini hiç dikkate almamaları çok tehlikelidir. Açıkçası, kâr’a dar bir görüşle sarılmak, işletmeye uzun ve sağlıklı bir yaşam sağlamaz. Bir noktayı gözden kaçırmamak gerekir. Bir amacın önemi belirli bir süre sonra değişebilir. Para kazanmak üzere faaliyete geçen işletmelerin pek çoğunun, işletme iyi bir durum kazandıktan sonra, hizmette bulunmayı temel amaç olarak aldıkları görülmüştür”[2].

“İşletmelerin özel amaçları da aşağıdaki gibi sıralanır:
Sürekli olarak tüketicilere daha iyi kaliteli mal veya hizmet sunmak ya da ucuza mal edip, ucuza satmak: Bu tür faaliyetler kâr elde etmek için çok önemlidir. Bu sonuç bir tarafa bırakılırsa daha iyi mal veya daha iyi hizmet gerçekten istenen bir başarıdır.
İşletmede çalışanlara iyi ücret ödemek: İşletmenin iyi ücret ödeme yeteneği olup olmadığını göz önüne almaksızın bu amaca yönelmek, işletmeyi iflasa sürükleyebilir. Bazı yöneticiler yalnız insancıl nedenlerle işletmelerdeki görevlilere iyi ücret ödemekten hoşlanırlar.
Topluma veya devlete hizmet: Hizmet, toplumun bazı özel isteklerini doyurma biçiminde olur veya harp araçları imali yolunda devlete hizmet olabilir.
İşletmede çalışmayı (istihdamı) sürekli kılmak: Bu kuşkusuz, işgörenler bakımından istenen bir durumdur. Ayrıca, işletme masraflarının azalmasına da neden olur. Görevlileri sık sık değiştirmek, eğitmek, işe alıştırmak oldukça pahalıya mal olabilir” [3].
Toplumun ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla; malzeme, araç, gereç, hammadde, para, mal gibi faktörleri bir araya getirerek mal veya hizmet üretmek veya satmak için kurulan iktisadi birimlere işletme denilmektedir. İşletmelerin başlıca genel amaçları da; kâr etmek, topluma hizmet etmek ve faaliyetlerini uzun süre devam ettirmek olarak sıralanabilir. Kısaca söylemek gerekirse, kâr, işletme için çok önemli bir kavramdır. İşletmenin başarı derecesini ölçme, denetleme aracı ve hepsinden önemlisi varlığını sürdürme aracıdır. Serbest piyasa ekonomisinde bir de arz-talep söz konusudur. İşletmeler, müşterinin talebi doğrultusunda arzda bulunuyorlar ve arz ile talebin buluştuğu noktada da fiyat belirleniyor; işte serbest piyasa ekonomisinin can damarı bu arz-talep meselesidir.
Sağlık işletmeciliği; ne fabrika, ne banka, ne de diğer hiçbir ticari işletmeye benzemez. Çünkü insan hayatının söz konusu olduğu bu sektörde, bir yandan verilmesi gereken kadar hizmeti hatasız bir şekilde sunmak, diğer yandan bir ticari işletme gibi kârlılığı yakalamak gerekmektedir.
Buna göre sonuca götüren tartışmanın başlangıcında, hastanelerin, tüm sektörlerde ticari bir faaliyet sürdüren kuruluşlar gibi birer işletme olduğunu ve ürettiği hizmetin insan hayatı için çok elzem olduğunu vurgulayan Acıbadem Sağlık Grubu Genel Müdür Yardımcısı Meri Bahar, “Sunulan hizmet için bir bedel ödeyen ya da bir sistem içine giren herkes müşteridir” demektedir.
“Hastane yetkilileri, kendi hastanelerinde müşteri sözcüğünü kullanmak yerine “hastalarımız” veya “misafirlerimiz” demeyi tercih etmektedirler”[4].

1.3.Sağlık İşletmelerinde Müşteri Kavramı

“Rekabet ortamında kaliteyi kuruluşun yöneticileri veya kalite kontrol uzmanları değil, müşteriler belirler. Bu nedenle müşterilerin kim olduğunun belirlenip, müşteri gereksinimlerinin etkin bir biçimde karşılanması için gerekli kararlılığın gösterilmesi gerekir”[5].
“Sağlık işletmelerinin tek müşterisinin hastalar olduğu düşüncesi günümüzde geçerliliğini büyük ölçüde yitirmiştir. Eskiden sağlık işletmelerinin müşterisi denildiği zaman yalnızca hastalar akla gelirken, günümüzde “sağlık hizmetleri üretimi sürecine katılan tüm birey ve kurumlar” müşteri olarak kabul edilmektedir”[6].
Günümüzün kaliteye bakış açısı müşteriler üzerinde yoğunlaşmaktadır. Örneğin “iç müşteri” kavramının yönetime kazandırılması, Toplam Kalite Yönetimi anlayışından  kaynaklanmıştır. Toplam Kalite Yönetimi bakış açısına göre, işletme içindeki birimler birbirlerinden mal veya hizmet alıyorlarsa birbirlerinin müşterisidirler. Bu yaklaşıma göre, sağlık işletmelerinde  de hizmetin uygunluluğu, kalite denetimi ve kalite geliştirme bütün kademe ve bütün süreçlerde yönetilmesi gerektiğinden, sağlık işletmesi içindeki  birimlerin çıktıları da müşteri olarak kabul edilir. Bu anlamda sağlık işletmelerindeki birimler fonksiyonel ilişkiler nedeniyle birbirinin müşterisi olabilmektedirler. Örneğin hemşirelik servisi, ilaç kullanımı nedeniyle eczanenin, hastaların diyeti ile ilgilendiği için de beslenme biriminin müşterisi olabilmektedir. Aynı şekilde doktorlar da tanı için test istedikleri birimlerin(laboratuar, röntgen vb.) müşterisidir. Yoğun bakım servisi acil servisin, sigorta şirketleri faturalama biriminin müşterisi olabilirken, sağlık işletmesinin tüm bölümleri yönetimin müşterisi olabilmektedir.
“Bir hastanenin müşterisi o hastaneden hizmet alan kişidir. Hastaneye hasta ile gelen yakını, refakatçisi de bu anlamda hastanenin müşterisidir. Aynı zamanda hizmet, bir kurum adına alınıyorsa bu durumda hizmet satın alan kurum da hastanenin müşterisidir”[7].
Sağlık işletmelerindeki birimler de aralarındaki fonksiyonel ilişkiler sebebiyle birbirlerinin müşterisi olabilmektedirler. Örneğin hemşirelik servisi, ilaç kullanımı nedeniyle eczanenin, hastaların diyeti ile ilgilendiği için de beslenme biriminin müşterisi olabilmektedir. Benzer şekilde doktorlar da tanı için test istedikleri birimlerin müşterisi konumundadırlar. Yoğun bakım servisi acil servisin, sigorta şirketleri faturalama birimlerinin müşterisi olabilirken, sağlık işletmesinin tüm departmanları yönetimin müşterisi olabilmektedir. Bir sağlık işletmesinin iç ve dış müşterilerine örnekler aşağıdaki şekil 1.1’de gösterilmiştir.
Şekil 1.1: Bir Sağlık İşletmesinin İç ve Dış Müşterileri

Kaynak: 7 Haluk Tokuçoğlu, (2005), “Hastane Hizmetleri ve Müşteri Şikâyetleri, www.gazi.edu.tr/duyuru/hastane_hizmetleri.htm, (11.12.2012).

İnsanların sağlıkları ile ilgili ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik verilen hizmetler sağlık hizmetleri olarak adlandırılır.
Prof. Dr. Nusret H. Fişek, sağlık hizmetlerini, Genel olarak sağlığın korunması ve hastalıkların tedavisi için yapılan çalışmalar alarak tanımlamıştır. Dünya Sağlık Teşkilatı ise, sağlık hizmetleri sistemini; belirli sağlık kuruluşlarında, değişik tip sağlık personelinden yaralanarak toplumun gereksinme ve istemlerine göre değişen amaçları gerçekleştirmek ve böylece kişilerin ve toplumun sağlık bakımını her türlü koruyucu ve tedavi edici etkinliklerle sağlamak üzere ülke çapında örgütlenmiş kalıcı bir sistem olarak tanımlamış ve sağlık hizmetlerini üç grupta incelemiştir. Bunlar:
- Koruyucu Sağlık Hizmetleri
- Tedavi Edici Sağlık Hizmetleri
- Rehabilitasyon Hizmetleri
“Sağlık hizmetleri ile ilgili temel esaslar 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu’nun 3. maddesi ile aşağıdaki gibi belirlenmiştir[8]:
·         Sağlık kurum ve kuruluşları yurt sathında eşit, kaliteli ve verimli hizmet sunacak şekilde Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığınca, diğer ilgili bakanlıkların da görüşü alınarak planlanır, koordine edilir, mali yönden desteklenir ve geliştirilir.
·         Koruyucu sağlık hizmetlerine öncelik verilmek suretiyle kamu ve özel bütün sağlık kurum ve kuruluşlarının kurulması ve işletilmesinde kaynak israfı ve atıl kapasiteye yol açılmaksızın gerektiğinde hizmet satın alınarak kaliteli hizmet arzı ve verimliliği esas alınır. Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı ilgili Bakanlığın muvafakatını alarak, kamu ve özel bütün sağlık kurum ve kuruluşlarına koruyucu sağlık hizmeti görevi verir ve bu kurum ve kuruluşların bütün sağlık hizmetlerini denetler.
·         Bütün sağlık kurum ve kuruluşları ile sağlık personelinin ülke sathında dengeli dağılımı ve yaygınlaştırılması esastır. Sağlık kurum ve kuruluşlarının kurulması ve işletilmesi bu esas içerisinde Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığınca düzenlenir. Bu düzenleme ilgili Bakanlığın görüşü alınarak yapılır. Gerek görüldüğünde özel sağlık kuruluşlarının her türlü ücret tarifeleri sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığınca onaylanır. Kamu kurum ve kuruluşlarına ait sağlık kuruluşları veya sağlık işletmelerinde verilen her türlü hizmetin fiyatları Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığınca tespit ve ilan edilir.
·         Sağlık kurum ve kuruluşları,kişilerin hekim ve sağlık kuruluşunu seçme hakkı kısıtlanmaksızın sağlık hizmet zinciri oluşturulacak şekilde düzenlenir. Acil vakalar hariç olmak üzere sevk sistemine uymayanlar hizmet karşılığı fazla ücret öderler. Sosyal güvenlik kuruluşlarına bağlı olanlar bu farkı kendileri karşılar.
·         Tesis edilecek eğitim, denetim, değerlendirme ve oto kontrol sistemi ile sağlık kuruluşlarının tespit edilen standart ve esaslar içinde hizmet vermesi sağlanır.
·         Herkesin sağlık durumunu takip edebilmek için gerekli kayıt ve bildirim sistemi kurulur.
·         Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı; Sağlık ve Yardımcı Sağlık personelinin yurt düzeyinde dengeli dağılımını sağlamak üzere istihdam planlaması yapar, ülke ihtiyacına uygun nitelikli sağlık personeli yetiştirilmesi amacıyla hizmet öncesi eğitim programları için yüksek öğretim kurulu ile koordinasyonu sağlar. Serbest ya da kamu kuruluşlarında mesleklerini icra eden sağlık ve yardımcı sağlık personeline hizmet içi eğitim yaptırır. Bunu sağlamak amacıyla üniversitelerin, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ile kamu kurum ve kuruluşlarının imkanlarından da yararlanır. Hizmet içi eğitim programının ne şekilde ve ne sürelerde yapılacağı Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığınca çıkartılacak yönetmelikte tespit edilir.
·         Sağlık hizmetlerinin yurt çapında istenilen seviyeye ulaştırılması amacıyla; Bakanlıklar seviyesinden en uçtaki hizmet birimine kadar kamu ve özel sağlık kuruluşlarıyla kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları arasında koordinasyon ve işbirliği yapılır. Sağlık kurum ve kuruluşları coğrafik ve fonksiyonel hizmet alanları, verecekleri hizmetler, yönetim hizmet ilişki ve bağlantıları gibi konularda tespit edilen esaslara uymak ve verilen görevleri yapmakla yükümlüdürler. Çağdaş tıbbi bilgi ve teknolojinin ülkeye getirilmesi ve teşviki sağlanır.
·         Vatandaşların hastalıklardan korunma, sağlıklı çevre, beslenme, ana çocuk sağlığı ve aile planlaması ve benzeri konularda eğitilmeleri ve takipleri bütün kamu kuruluşlarının sorumluluğu, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, özel ve gönüllü kuruluşların işbirliği içerisinde gerçekleştirilir.
·         Koruyucu, teşhis, tedavi ve rehabilite edici hizmetlerde kullanılan ilaç, aşı, serum ve benzeri biyolojik maddelerin üretiminin ve kalitesinin teşvik ve temini esas olup, her türlü müstahzar, terkip, madde, malzeme, farmakope mamülleri, kozmetikler ve bunların üretiminde kullanılan ham ve yardımcı maddelerin ithal, ihraç, üretim, dağıtım ve tüketiminin, amaç dışı kullanılmak suretiyle fizik ve psişik bağımlılık yapan veya yapma ihtimali bulunan madde, ilaç, aşı, serum ve benzeri biyolojik maddeler ile diğer terkiplerin kontrolüne, murakabesine ve bunların yurt içinde ve yurt dışında ücret karşılığı kalite kontrollerini yaptırmaya, özel mevzuata göre ruhsatlandırma, izin ve fiyat verme işlerini yürütmeye Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı yetkilidir.
·         Özel mevzuatına göre izin veya ruhsat alınmamış ilaç ve terkiplerin üretimi, ithali, satışı ile ruhsat veya izin alınmış dahi olsa ilaç ve terkiplerin bilimsel araştırma amacıyla Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı ve ilgili kişinin rızası olmadan insan üzerinde kullanımı yasaktır.
·         (Ek: 30/5/1997 - KHK - 572/24 md.) Özürlü çocuk doğumlarının önlenmesi için, gebelik öncesi ve gebelik döneminde tıbbi ve eğitsel çalışmalar yapılır. Yeni doğan bebeklerin metabolizma hastalıkları için gerekli olan testlerden geçirilerek risk taşıyanların belirlenmesine ilişkin tedbirler alınır.
Ayrıca bu kanunla sağlık işletmeleri;
·         Kurumlar Vergisinden,
·         Yapılacak bağış ve yardımlar sebebiyle Veraset ve intikal Vergisinden,
·         Yapacakları her türlü muameleler dolayısıyla Damga Vergisinden,
muaf tutulmuştur.
Sağlık işletmelerine yapılacak bağış ve yardımlar her türlü vergi, resim ve harçtan muaftır. Bu bağış ve yardımlar Kurumlar ve Gelir Vergisi matrahından indirilebilir.”
“Sağlık hizmetleri hizmet sektörünün genel özelliklerini taşımakla beraber kendine has başka özellikleri de vardır. Bunlar;
1. Sağlık hizmetlerinde uzmanlaşma seviyesi çok yüksektir.
2. Sağlık hizmetlerinde işlevsel bağımlılık çok yüksektir. Bu nedenle farklı meslek gruplarının faaliyetleri arasında yüksek düzeyde eşgüdüm gereklidir.
3. Sağlık hizmetlerinde insan kaynakları profesyonel kişilerden oluşur, bu kişiler kurumsal hedeflerden çok mesleki hedeflere önem vermektedir.
4. Hizmet miktarını ve sağlık harcamalarını önemli ölçüde belirleyen hekimlerin faaliyetleri üzerinde tam etkili yönetsel ve kurumsal denetim mekanizması kurulamamıştır. Sağlık hizmetleri pahalı hizmetlerdir.
5. Sağlık kurumlarında ikili otorite hattı bulunmaktadır. Bu durum eşgüdümleşme, denetim ve çatışma sorunlarına yol açar.
6. Sağlık kurumlarında yapılan işler oldukça karmaşık ve değişkendir. Hizmet standartlaştırılamaz, her hasta için o hastaya özel bir süreç izlenir.
7. Sağlık hizmetlerinin büyük kısmı acil ve ertelenemez niteliktedir. İkamesi yoktur.
8. Sağlık hizmetleri hata ve belirsizliklere karşı oldukça duyarlıdır ve tolerans gösteremez.
9. Sağlık kurumlarında verilen hizmetlerin çıktısının tanımlanması ve ölçümü güçtür”[9].




1.6.Sağlık Hizmetlerinde Kalite
“Hasta tatminin odak noktası olan sağlık hizmet kalitesi konusunda yapılan araştırmalar, yalnız hasta tatmini odaklı hizmetlerde hastanın medikal ihtiyaçlarının arka plana atılabildiğini, ya da salt medikal ihtiyaçlarının karşılanması odaklı hizmetlerde hasta istek ve beklentileri ihmal edilebileceğini göstermektedir”[10]. Bu anlamda sağlık işletmelerinin bir taraftan bilimsel norm ve standartlara uygun tanı ve tedavi prosedürleri uygulanması, diğer taraftan hizmet sunum süreçlerinde hastaların beklenti ve isteklerini göz ardı etmemesi gerekmektedir.
“Hastanın sağlık durumunda yarattığı gelişme temel alınarak sağlık hizmet kalitesinin ölçülebileceği ileri sürülebilir. Bu yaklaşım verilen sağlık hizmetinin teknik kalite boyutudur. Bu açıdan sağlık hizmeti kalitesi, verilen hizmetin bilimsel standartlara uygunluk derecesidir. Ancak hizmet alanlarının sosyal ve psikolojik istek, beklenti ve ihtiyaçlarını göz ardı eden bir sunumu da kalite hedefini gerçekleştirmede yetersiz olacaktır. Omachonu tarafından gerçekleştirilen sentezci yaklaşım, kalitenin teknik ve sanatsal boyutlarını bir arada ele almaktadır. Bu yaklaşıma göre sağlık hizmetinin kalitesi, teknik kalite ve tedavi sanatı tarafından belirlenmektedir”[11].




       “Maliyet, bir ürün ve/veya hizmet üretebilmek için yapılan harcamaların para cinsinden ifadesidir. Fiyat ise önemli bir rekabet aracıdır. Bu nedenle ürün ve/veya hizmetin doğru fiyatlandırılması çok önemlidir. Doğru fiyatlama ise ancak doğru tespit edilmiş maliyetlere dayanarak yapılan fiyatlamadır. Maliyetlerini doğru olarak tespit etmede belirsizlikler yaşayan işletmeler, yüksek fiyat ve yüksek kar marjı ile piyasalarda faaliyette bulunabilmektedirler. Yüksek kar marjı ve yüksek fiyat politikası, işletmelerin özellikle yabancı şirketlere karşı rekabet edebilme kabiliyetini olumsuz şekilde etkilemektedir”[12].
        2.1.1.Maliyet Liderliği
        Maliyet liderliği stratejisinin temelinde, rakiplere oranla “düşük maliyet” ile üretim yapabilmek yatmaktadır.
        Bu strateji, işletme faaliyetlerinde çalışanların ciddi bir disiplin altında tutulmasını ve maliyetlerin düşürülmesini gerektirmektedir. “Düşük maliyetle üretim yapabilen işletmeler, yapılandırılmış görev ve sorumluluklara, çabuk ve kolay üretim için tasarlanmış ürünlere ve en az hatayla maliyetlerin önceden belirlenmesine önem vermektedir”[13]. Doğal olarak bu süreçte kalite de göz ardı edilmemektedir.
        İşletmenin, pazardaki rakiplerine karşı düşük maliyet avantajını yakalaması, rekabet halinde olduğu sektörde önde olmasını sağlar. Düşük maliyetle üretim yapabilen işletme, rekabet nedeniyle rakipleri yüksek kar oranlarını kaybetmelerine rağmen, kendisinin kazanmasına devam etmesini sağlar. Düşük maliyet stratejisi sayesinde işletme güçlü alıcılara karşı bir kalkan oluşturur, çünkü bu durumda alıcılar ancak piyasadaki düşük fiyatta maliyet liderliğini yakalamış firmadan bir sonra gelen firmanın fiyat düzeyinde pazarlık edebilirler. Maliyet liderliği, üretim kaynaklarının maliyetlerinin yüksekliği ile başedebilmeyi sağlayarak tedarikçilere karşı da avantajlı konuma geçirir.
Düşük maliyet liderliğini yakalamayı sağlayan faktörler, sağladıkları maliyet avantajları ve ölçek ekonomileri sayesinde önemli giriş engelleri oluşumuna neden olur. Bu avantaj sayesinde işletme ikame ürünlere karşı daha güçlü bir konum elde eder.
“İşletme faaliyetlerinin maliyetleri iki tür etkenin baskısı altında değişir; bunlar:
1.Yapısal Maliyet Etkenleri
2.İşlemsel Maliyet Etkenleri
Yapısal maliyet etkenleri işletmenin içinde bulunduğu ekonomik durumlar hakkındaki seçimleri neticesinde oluşur. İşletmenin ekonomik yapısı hakkında yapması gereken beş seçim vardır: 1.Ölçek (üretime yapılan yatırımlar vs., ör: ar-ge) , 2.Genişlik (dikey birleşme derecesi) , 3.Deneyim , 4.Teknoloji , 5.Karmaşıklık (ürün ve hizmet genişliği)
Maliyet etkenleri , “işletmenin başarılı işletilmesi” ne dayanan ve maliyet belirleyici faktörlerdir. İşlemsel maliyet etkenleri ölçeklendirilebilir ve her bir durumsal etkenin sayı veya hacim olarak çok daha fazla olması her zaman iyi değildir. “Örneğin; ölçek ekonomilerinden faydalanılmıyorsa, daha fazla karışık üretim hattı, daha az karışık üretim hattından daha iyi olmayacaktır”[14].
Düşük maliyet liderliğini elde etmek yüksek bir pazar payı ve hammadde kaynaklarına kolay ulaşımı sağlayabilir. Ancak düşük maliyetli bir strateji yürütmek, büyük sermaye yatırımı, saldırgan bir fiyatlama gerektirebilir.




“Farklılaşma stratejisi, üretilen ürün veya hizmetin sektörde “benzersiz” olması  esasına dayanan bir stratejidir. Burada marka imajı, lisanslı teknoloji, özel nitelikler, güçlü bir dağıtım kanalı ve mevcut endüstri içinde farklılık sağlayabilecek diğer özellik önemli hususlardandır. Benzersiz olma, işletme kar marjının sektör ortalamasının üzerinde bir orana dönüştürecektir”[15].
Başarılı bir farklılaşma stratejisi, ürünün değerini tüketici gözünde yükseltecektir. Çünkü tüketiciler açısından rekabet edilemez bir ürün talebin fiyat elastikiyetini düşme eğilimine yönlendirir ve tüketicileri marka bağımlılığına sevketmeye sebep olur. Böylece işletme rekabet ortamı içinde özellikli bir konum da elde edebilir. “Farklılaşma stratejisi uygulamaları, ürün özelliklerinin farklılaştırması ile birlikte ek maliyetler ve buna bağlı olarak ekstra fiyat stratejisi gerektirebilir. Farklılaşma stratejisini sürdürmek isteyen işletmelerin aşağıdaki hususlara sahip olmaları gerekir”[16]:
• Güçlü araştırma ve geliştirme yetenekleri,
• Güçlü üretim mühendisliği yetenekleri,
• Sağlam yaratıcılık yetenekleri,
• Dağıtım kanallarıyla birlikte iyi bir işbirliği,
• Güçlü pazarlama yetenekleri,
• Niteliksel ölçüler üzerine temellendirilen dürtüler,
• Farklılaştırılmış ürün karakteristiklerinin önemi ile bağlantılı olma,
• Gayretli bir devamlılık gösteren gelişim ve yenilik,
• Yüksek yetenekli ve yaratıcı insanları kendine çekmiş olmak
Beath ve Katsoulacos’a göre, belli bir gruptaki firmalar farklılaşmış ürünler ürettiklerinde, farklı firmaların ürünleri için mükemmel ikame edilebilirlik imkanı ortadan kalkmaktadır. Bu durum, her firmaya kendi ürünü çerçevesinde potansiyel bir monopolist gibi davranma olanağı verir. Böylelikle, rekabetçi hareketlerdeki duyarlılığın düşmesi sonucu, firmalar açısından ürünlerini farklılaştırma konusunda temel teşvik edici rolü olan, monopolcü karı sağlama potansiyeli ortaya çıkar. Her ne kadar farklılaştırma firmalara, kendi pazarını rakiplerinden belli bir dereceye kadar izole etme imkanı verse de, buradaki ilişki firmalar açısından simetrik bir yapı arzetmektedir.
“Ürünlerini farklılaştıran işletmenin, piyasada etkin şekilde rekabet edebilme olasılığı da önemli ölçüde düşmektedir”[17].
“Ürün farklılaştırmasına ilişkin reklamlar, işletme imajını güçlendirerek kısa vadede bir giriş engeli oluşturabilir. Piyasaya ilk kez girecek işletmelerin, bu engeli aşmak için tanıtım maliyetlerine katlanması gerekmesi, yerleşik işletmelere bir maliyet üstünlüğü kazandıracaktır. Dolayısıyla ürün farklılaştırmasının bir giriş engeli oluşturması söz konusudur. Bu durumun, işletmenin hakim durumunu kötüye kullanarak rekabeti engellediği” şeklinde yorumlanmamalıdır. Bu durum, modern rekabet olgusunun ayrılmaz bir parçasıdır”[18].
Güven yaratma ve imaj geliştirme stratejileri de, farklılaşma stratejilerinin en önemli unsurları arasındadır. Dünya ekonomilerindeki rekabet ortamı, ticari ilişkiler içinde olan işletmelerin güven ihtiyaçlarını ve bu ihtiyacı giderecek imkanların artmasını sağlamıştır. Küreselleşme hareketleri güven yaratma stratejisini gerekli kılmaktadır. Güven yaratma, firmalara;
- Geniş ve istikrarlı bir pazar imkanı,
- Daha elverişli koşullarda kredi ve sermaye temini imkanı,
- Daha kaliteli personel çekme imkanı,
- Daha kaliteli ve daha ucuz girdi temini imkanı,
- Daha ileri teknolojilerden yararlanma imkanı,
- Daha iyi iş ortaklarıyla (partnerlerle) işbirliği yapma imkanı, gibi çok kapsamlı ve önemli avantajlar sağlamaktadır.
Bazı sektörlerde imaj ve güvenin sağlayacağı, bunu sağlamak için katlanılacak maliyetlerden çok fazla olabilir . “İyi imaj ve güven yaratma stratejisi, dışa dönük aktif bir stratejidir ve firmanın belli bir strateji oluşturma kapasitesine sahip olmasını gerekli kılar. Öte bu strateji, esasında sürdürülebilirlik özelliğine sahiptir. Bu strateji, rekabete katkı sağlar ve işletmeleri rekabet ihlali yapmaktan alıkoyar. Çünkü rekabet ihlali bir işletmenin toplum nazarında güvenilmez damgasını yemesine neden olabilir”[19].

“Odaklanma stratejisi, rakiplerin rekabet edemeyeceği, ayrıcalıklı olarak belirlenen hedeflerin uygulanması üzerine kurulmuştur. Belirlenen bu özel hedefler genellikle sektördeki diğer pazarlara göre daha küçük ve sağlam pazarlara hitap edildiği anlamına gelir. Buradaki minimal rekabetin kar marjları ise çok yüksek olabilir”[20].
“İşletmenin tüm stratejilerini özel hedefleri doğrultusunda biçimlendirilmesi, o konuda uzmanlaşmayı beraberinde getirir. Bu da uzmanlaşılan konuda rakiplere göre daha avantajlı bir konuma gelinebilmesi anlamına gelir”[21]. Odaklanma stratejisini uygulayan işletme, ihtiyaçların karşılanması konusunda hedeflediği belli bir kitlenin gözünde farklılaşıp, odaklandığı hedeflerinin gerçekleşmesi ile maliyetlerini düşürebilir. Bu da odaklanma stratejisi ile hedeflerine ulaşan firmanın düşük maliyet ve farklılaşma avantajlarını da yakalayarak, sektör ortalamasının üstünde getiriler elde edebileceği anlamına gelir.




       Sektörel gelişime göre  rekabet stratejisini üç başlıkta inceleyebiliriz.
       Yeni sektörler, teknolojik yenilikler, göreli maliyet ilişkilerindeki değişimler, yeni tüketici gereksinimlerinin ortaya çıkması ya da yeni bir ürünü veya hizmeti potansiyel olarak uygulanabilir bir iş fırsatına dönüştüren diğer ekonomik ve toplumsal değişmeler sonucu yeni oluşan veya yeniden yapılanan sektörlerdir.
        Çoğu sektörler, evrimsel sürecinin bir parçası olarak, hızlı büyüme dönemlerinden, yaygın olarak sektörde olgunluk olarak adlandırılan, daha ılımlı büyüme dönemlerine geçer. Olgunluğa geçişin gerçekleştiği dönem, bir sektördeki firmalar için hemen her zaman kritik bir dönem ve rekabet ortamı içerisinde, zor stratejik tepkiler gerektiren temel değişimlerin gerçekleştiği bir dönemdir.
        “Gerileme, işin ömrüne veya malzeme eksikliği gibi diğer kısa vadeli kesintilere yüklenemez. Gerilemekte olan sektörler daha yavaş ekonomik büyüme hızlı maliyet enflasyonunun yarattığı ürün ikamesi ve elektronik, bilgisayar ve kimyasallar gibi alanlardaki kesintisiz teknolojik değişim sonucu muhtemelen mevcudiyeti artmıştır”[22].


       İşletmenin yaşam evrelerine göre rekabet stratejisini üç ayrı başlıkta toplayabiliriz.
       “İşletmenin yeni kurulduğu dönemde, işletme ve ürünleri pazara yeni girmiş olduğundan tanınırlığı azdır. Satışlar yavaş bir seyir izler. Maliyetler yüksektir. Pazar payı  küçüktür. İşletmenin satış hacmi beklenen seviyeye erişmediğinden finansal açıdan nakit akışı zayıftır. Buna rağmen işletmenin likidite ihtiyacı çok olduğundan borçlanma oranı yüksektir. İşletmeler bu dönemlerinde olabildiğince borçlanmamaya çalışmalıdırlar. Mutlaka borçlanılması gerekiyorsa uzun vadeli ve düşük faizli borçlanmaya gidilmelidir”[23].
         Olgunluk aşamasında işletmeler önemli stratejik problemler yaşar. Satış hacmindeki artışa paralel olarak birim maliyetler düşer, dolayısıyla karlılık iyidir ve işletmenin elinde nakit fazlalıkları vardır.
          Pazarda güçlü rakipler ortaya çıkmaya başlamıştır. Yoğunlaşan rekabet çabaları ile güçsüzler elenir. Fiyatlar düşerek maliyetler seviyesine kadar yaklaşır. Tanıtım masrafları tekrar yükselmeye başlar. Giderek kar marjları düşer. Stok maliyetlerinin artması, markanın ayırıcı özelliklerinin tüketiciye fark ettirilmesi, ürün geliştirme çabaları, yeni dağıtım teknikleri maliyetleri yüksektir.
           Bu aşamada büyüme hızı azalır hatta düşmeye başlamaktadır. Bu aşamada işletme bu ürün için maksimum satış noktasına ulaşmıştır denilebilir.
            Bu aşamada işletmenin yeni yatırımlara girmemesi ve mevcut yatırımlarını korumaya çalışması gerekmektedir.


“Gerileme aşamasında işletmenin satış miktarları düşmeye başlamıştır. İşletmenin pazar payı giderek daralmakta ve verimlilik düşmektedir. Öte yandan maliyetlerin işletme gelirleri içindeki oranı yükselerek karlılıkta azalma yaşanmaktadır. Mevcut nakit fazlalıkları erir ve işletmenin satış artırma çabalarında gevşeme görülür”[24].
Oldukça yoğun bir rekabet yaşanırken, işletme rekabet üstünlüklerini yitirmeye başlar. 
       Nakit yönetimi stratejisini üç ayrı başlıkta ele alabiliriz.
       İşletmeler genel olarak günlük faaliyetlerini karşılayabilmek, kârlı yatırım fırsatlarından yararlanabilmek, olağanüstü durumlarda zor duruma düşmemek ve borçlarını ödeyebilmek için nakit bulundurmak zorundadırlar. Bu koşullarda nakdin olabildiğince hızlı tahsili işletmelere avantajlar sağlayacaktır.
       “İşletmelerde nakit akımına hız verebilmek için nakit çevrimini değiştirecek değişikler yapılmalıdır”[25]. İşletmelere nakit girişinin başlangıcı mal veya hizmet satımı ile olur. Nakit girişlerinin hızlanması mal veya hizmet satımından, nakdin işletmeye gelmesine kadar geçen zamanı azaltmaya yönelik olmalıdır. Bu zamanı kısa tutmak için uygulanabilecek stratejiler aşağıdaki gibidir:
- Erken ödeme nakit iskontosu
- Faturaların Hızlandırılması
- Çalışılan Banka Sayısının Arttırılması
- Müşteri Ödeme Talimatları
- Müşterilerin Segmentasyonu
Erken ödeme nakit iskontosu: Nakit iskontoları işletmelerin nakit sıkıntısı yaşadıkları durumlarda yapılan bir uygulamadır ve strateji olarak kullanımında nakit girişlerini hızlandırıcı ve karı arttırıcı sonuçlar verebilir.
Nakit iskontosunun ne kadar olacağının belirlenmesinde dikkat edilmesi gereken nokta, vadeli olarak satışlardan elde edilecek nakit girişi ile nakit iskontosu sonucunda elde edilecek nakit girişi arasındaki olumsuz farkı, olumlu hale dönüştürebilmektir. Bu da ancak elde edilen nakit girişinin kârlı yatırımlara dönüştürülmesi ile olabilir. Ayrıca nakit iskontosu stratejisini kullanmak, kredili satışların tahsilatlarında yaşabilecek gecikme riskini ortadan kaldırır.
İşletmeler erken tahsilat ile elde edecekleri gelir ile vadeli tahsilatlardan elde edecekleri gelirlerin bir analizini yaparak işletme karlılığını arttırmada bu stratejiden faydalanabilirler.
Faturaların hızlandırılması: Faturaların kısa sürede düzenlenip müşteriye gönderilmesi tahsilat sürecini azaltır. Bu süreç aşağıdaki şekildeki gibi gösterilebilir:
Şekil 2.1: İşletmelerde Tahsilat Süreci

Kaynak: Dinçer, a.g.e., s.166

İşletmelerde tahsilat süreci ürün siparişinin alınmasından başlayıp ürün tutarının işletme hesaplarına işlenmesine kadar geçen süreyi kapsar. Bu sürecin azaltılması demek nakdin işletmeye giriş süresinin azaltılması anlamına gelmektedir. Bu sürenin azaltılması için yapılması gerekenlerden biri de faturaların hızlandırılmasıdır. Eğer işletmelerin stoklarında siparişleri karşılayacak ürün bulunuyorsa ve siparişlerin hazırlanması için fazla süre gerekmiyorsa, faturaların hızla hazırlanıp müşteriye gönderilmesi gerekir.
Müşteri ödeme talimatları: Ödeme talimatları nakit yönetimi içerisinde kullanılabilecek stratejiler arasındadır. Özellikle bankalar müşteri ödeme talimatlarını çok etkin bir biçimde kullanmaktadırlar.
Müşteri segmentasyonu: “Müşterilerin analize tabi tutulması nakit akımının başarılı yönetimi için gereklidir”[26]. Bu anlamda, özellikle müşteri ilişkileri yönetimi (CRM) içerisinde incelenen müşteri segmentasyonu bir strateji olarak nakit yönetiminde de kullanılabilir.
“İşletmeler, daha fazla kâr için müşteri memnuniyetini ön planda tutarak, müşterilerin istekleri doğrultusunda stratejiler oluşturmalıdır. Bu stratejileri uygulayabilmek için müşterileri segmentlere ayırmalıdır”[27].
Segmentasyon işlemi, hedef kitleyi tüketici davranışları açısından benzer özellikler taşıyan gruplara ayırmak ve bu grupları detaylı olarak tanımlamak için yapılır[28]. Bu gruplama yapılırken çeşitli kriterler kullanılabilir. Örneğin, coğrafi özelliklere göre, cinsiyete göre veya işletmeye yaptıkları ödeme miktarına göre.
Çalışılan banka sayısının arttırılması: Son yıllarda giderek artan bir şekilde tahsilatların büyük bir kısmı, havale, eft, çek, senet gibi araçlarla yapılmaktadır. Her işletme birbirinden farklı bankalarla çalışabilmektedir. Bir banka şubesinden başka bir bankanın banka şubesine para transferi belirli miktarlarda komisyon ödemeyi gerektirmektedir. Bu komisyonların toplamı bir yılda yüzlerce çek tahsilatı yapacak bir işletmede büyük tutarlara ulaşabilir.
Ayrıca komisyon tutarların müşteri tarafından ödenmesi, müşterileri başka firmalarla çalışmaya yönlendirebilir. Bu gibi olumsuzluklarla karşılaşmak istemeyen ve nakit akışlarını hızlandırma isteyen işletmeler birden fazla bankaya çalışmalıdır.

2.4.2.Nakit Çıkışları ile İlgili Strateji
İşletmeden nakit çıkışının geç olması, işletmenin mevcut nakdi kullanım süresini artıracaktır. Dolayısıyla işletmeler ellerindeki nakdi daha fazla süreyle kârlı alanlarda kullanabilirler. Nakit çıkışlarında uygulanabilecek stratejilerin genellikle nakit çıkışlarını yavaşlatıcı bir özelliği vardır.
Nakit çıkışları ile ilgili stratejileri aşağıdaki gibi sayabiliriz:
- Nakit ödeme iskontosu
- Kredili mal ve hizmet Alımı
- Çeşitli ödemelerin çek ile yapılması
- Ödemelerin merkezileştirilmesi
- Borçların mümkün olduğunca geç ödenmesi
“Bu stratejilerin belirlenmesinde faiz oranı, döviz kuru, döviz cinsi ve vadeler gibi değişkenler göz önünde bulundurulmalıdır”[29].
Nakit ödeme iskontosu: Ödemelerin nakit yapılması nakit çıkışlarını hızlandırıcı bir unsurdur ancak her zaman nakit ödemeler yaparak nakit iskontolarından yararlanmak işletme karlılığını olumlu etkilemeyebilir.
İşletme çoğunlukla satışlarını vadeli, alışlarını peşin yapıyorsa bu durum ilerleyen zamanlarda işletmeyi nakit sıkıntısına sokabilir.
Bunların dışında işlemeler kredili olarak aldıkları ürünleri vadesinden önce paraya çevirebilirlerse, satıcılara vadesinden önce ödeme yaparak nakit iskontosundan yararlanabilirler.
Böylesi durumlarda piyasa şartları da göz önünde bulundurularak, yöneticiler karlılığı arttırabilmek için stratejik kararlar almalı ve başarılı bir şekilde uygulamalıdırlar.
Kredili mal ve hizmet alımı: İşletmelerin büyük bir çoğunluğu mal ve hizmet alımlarında krediyi tercih etmektedirler. İşletmelerin kullandıkları bu krediye ticari kredi denmektedir.
Ticari krediler, diğer banka kredilerine oranla çok daha kolay elde edilebilir[30]. Bu nedenle işletmeler nakit çıkışlarını yavaşlatmak için ticari kredilerden yararlanabilirler. Bununla birlikte ticari kredileri her zaman ve sıklıkla başvurulabilecek bir yöntem olarak algılanmamalıdır. Bir mal veya hizmet alımında ticari kredi kullanmak, nakit ödemede elde edilecek nakit iskontosundan vazgeçilmesi demektir.
Çeşitli ödemelerin çek ile yapılması: Nakit çıkışlarını yavaşlatıcı stratejilerden bir diğeri de ödemelerin çek ile yapılmasıdır. Bazı alacaklılar kendilerine verilen çeklerin tahsili konusunda yavaş davranmakta ve çekin keşidesi ile bankaya ibrazı arasında bir süre geçmektedir. Bu durum nakit çıkışını yavaşlatıcı bir özellik kazandırabilir. “Yapılan araştırmalar kâr payı ödemeleri ile personel maaşları için verilen çeklerin hemen paraya çevrilmediğini göstermiştir. Bu işletmelere kayda değer bir faiz tasarrufu sağlayabilir”[31].
Ödemelerin merkezileştirilmesi: Ödemelerin merkezileştirmesi hem nakit çıkışlarını yavaşlatıcı bir özelliğe sahip hem de ödemelerdeki belirsizliği ortadan kaldırmaktadır. Birden çok şubesi bulunan işletmelerin kullanabilecekleri bu stratejide amaç ödemelerin tek merkezden yapılmasını sağlayarak nakit kontrolünü sağlamak ve ödemeleri yavaşlatmaktır.
Bu stratejide birden fazla şubesi olan işletmeler, şubelerine ödeme yetkisi vermeyerek, ödemelerin merkezileştirilmesi sağlarlar.
Borçların mümkün olduğunca geç ödenmesi: İşletmelerin genel olarak her ay ödemesi gereken sigorta, telefon, su, gsm, doğalgaz, elektrik giderlerinden oluşan faturaların ödemelerini son ödeme tarihinde yapmak işletmelerin nakit çıkışını yavaşlatacaktır.
İşletmelerin çoğunluğu borçlarını bilinçli bir şekilde mal ve hizmet satanları darıltmadan olabildiğince geç öderler[32]. Unutulmamalıdır ki geç ödeme alacaklıyı bekletme veya sıkıntıya sokma demek değildir.
“İşletmenin elinde bulundurduğu nakdin etkin olarak kullanımı iş hayatında başarı ve hayatta kalma açısından bir gerekliliktir”[33]. Bu anlamda nakdin ne kadarlık bir kısmının  hangi alanlarda kullanıldığı işletmelerin uyguladığı nakit yönetimine bağlıdır. İşletmeler nakit giriş ve çıkışları arasında oluşabilecek nakit fazlasını kısa süreli yatırım araçlarında değerlendirerek gelir elde edebilirler.
İşletmeler nakit fazlarını çeşitli yatırım alanlarında da değerlendirebilirler. Risk almak istemeyen işletmeler nakit fazlarını kasa veya bankada tutarak, elde edilebilecek ek gelirden vazgeçmiş olurlar.
En çok kullanılan kısa süreli yatırım araçları arasında hazine bonoları, devlet tahvilleri, yatırım fonları, altın, döviz, repo ve ters repo gösterilebilir.
Nakit fazlasının değerlendirilmesinde önemli olan bir başka nokta ise pazarlanabilme özelliğidir. “İşletmeler nakit fazlalarını değerlendirme stratejilerini belirlerken, yatırım yapılan değerlerin değer kaybına uğramadan ihtiyaç duyulduğunda paraya çevrilebilme özelliğinin olmasını göz önünde bulundurmalıdırlar”[34].
Sonuçta işletmelerin nakit yönetim stratejileri ile ortaya çıkan nakitler, kârlı yatırım araçlarında değerlendirildiği zaman bir anlam ifade eder. Aksi halde ortaya çıkan nakit fazlaları kasa veya bankada tutulduğunda işletme karlılığını olumsuz yönde etkileyebilir. “İşletme kârlılığı şüphesiz başka etmenlerden de etkilenmektedir. Firmaların karlılığının düşmesinde ve nakit sıkıntısı çekmesinde, satışlardaki azalma, aşırı borçlanma, hatalı planlar ve kararlar ile nakit yönetimindeki özensizlikler rol oynamaktadır”[35].
        “Bir işletmenin faaliyet gösterdiği pazar sayısını arttırması, yeni bir ürün ya da pazar alanına girmesine dayalı büyümeyi sağlayan stratejilere çeşitlendirme stratejileri adı verilmektedir.
Çeşitlendirme stratejisinin uygulanma nedenleri şunlardır:
• Maliyet avantajı elde etmek;
• İlişkili çeşitlendirme ile işletmelerin birbirlerinin faaliyetlerinden ortak olarak yararlanmaları ve maliyet tasarrufu sağlamaları,
• Öz yetenekleri birbirlerine kullandırarak maliyet tasarrufu sağlamaları,
• Pazar gücü elde etmek,
• Yüksek gelir elde etmek,
• Teşvikler veya kısıtlamalardan yararlanmak,
• Risk azaltma veya dağıtmak,
• Yöneticilere ek gelir yaratmak ve/veya yöneticilerin işsiz kalma riskini azaltmak”[36].
Bu konudaki hamleler şu şekilde sıralanabilir:
Pazara girme: “Mevcut üründe bir değişiklik yapmadan, mevcut pazarda daha çok satış yapmaya yönelik stratejidir. Bu strateji; müşterilerin satınalma miktarını arttırarak, ürünün eskime oranını arttırarak, ürünün farklı kullanım alanlarını tanıtarak ve fiyat indirimleri sağlayarak gerçekleştirilebilir”[37].
Pazarı Çeşitlendirme: “Mevcut ürünlerin satışını arttırmak için yeni pazarlara girme, yeni ve farklı müşteri grupları ya da kullanım alanları bulmayı amaçlayan bir stratejidir. Bu şekilde işletme riski farklı pazarlara dağıtarak, rekabet üstünlüğüne sahip olmaya çalışır. Aşağıdaki şartlarda pazar çeşitlendirme stratejisi uygulanabilir”[38]:
• Ucuz, kaliteli ve güvenilir yeni bir dağıtım kanalının ortaya çıkması,
• İşletme yaptığı işte çok başarılı olması,
• Yeni ve doymamış pazarlar ortaya çıkması,
• Uygun maddi ve beşeri kaynaklarının olması,
• İşletmenin üretim kapasitesinin yüksek olması,
• Temel sanayi kolunun hızlı bir şekilde kapsamını genişletmesi.
Ürün Çeşitlendirme: “Mevcut ürünlerde farklılaştırma yapılarak, rakiplerin ürünlerinden ayrıcalıklı hale gelmeye ve dolayısıyla pazardaki etkililiği arttırmaya yönelik stratejilerdir. Burada risk ürünlere dağıtılarak rekabet üstünlüğü sağlanmaya çalışılır.
Eğer bir işletme;
• Olgunluk dönemine gelmiş başarılı ürünlere sahipse,
• Hızlı teknolojik değişikliklerin meydana geldiği bir sanayi dalında faaliyette bulunuyorsa,
• Önemli rakipler daha uygun fiyatlarla, daha kaliteli ürünler sunuyorsa,
• Sanayi kolu hızla büyüyorsa,
• İşletmenin güçlü bir ar-ge faaliyeti varsa, ürün çeşitlendirme stratejilerini seçebilir”[39].
       “Kapasite artırımı, sermaye miktarı ve karar verme aşamasının karmaşıklığı yönünden ölçüldüğünde işletmelerin karşılaştığı önemli stratejik kararlardandır. Kapasite artırımlarının geçmiş yıllarla ölçülen hazırlık zamanına ihtiyaç duyulması ve kapasitenin genellikle uzun ömürlü olması gibi nedenlerle, kapasite artırım kararları, işletmenin gelecekteki koşullar hakkındaki beklentilerine ve öngörülerine dayalı kaynaklar gerektirir. Gelecekteki talep ve rakip davranışları hakkında beklentiler oldukça önemlidir.
        Kapasite kararının biçimlendirme süreci unsurları şöyle sıralanabilir”[40]:
• Kapasite artırımlarının çapı ve türü konusunda firmanın seçeneklerinin belirlenmesi
• Gelecekteki olası taleplerin ve girdi maliyetlerinin değerlendirilmesi
• Olası teknolojik değişimlerin ve eskime olasılığının değerlendirilmesi
• Rakibin sektör hakkındaki beklentilerine dayanarak, her bir rakip tarafından yapılacak kapasite artırımlarının tahmin edilmesi,
• Sektördeki arz-talep dengesini belirlemek için bunların ve sonuçta ortaya çıkan sektör fiyatları ve maliyetlerin eklenmesi
• Kapasite artırımından gelecek, tahmini nakit akışının belirlenmesi




       “Strateji kelimesinin kökenini Latince yol, çizgi anlamına gelen “stratum” ve Yunanca’da ordu generali anlamına gelen “strategos” oluşturmaktadır”[41]. “Türkçe’de strateji kelimesinin tam karşılığı olmamakla birlikte, sürme, gönderme, götürme, gütme ve bir amaca varmak için eylem birliği sağlama sanatı anlamlarında kullanılmaktadır”[42].
            3.1.1.Stratejinin Tanımı
        Fransızcadan dilimize geçmiş olan strateji kelimesinin Türk Dil Kurumu’nun sözlüğüne göre tanımı, “bir ulusun veya uluslar topluluğunun, barış ve savaşta benimsenen politikalara destek vermek amacıyla politik, ekonomik, psikolojik ve askerî güçleri bir arada kullanma bilimi ve sanatı” olarak yapılmıştır[43].
         Patan, stratejiyi, “çok yönlü amaçlara ulaşmak üzere kaynakların üstüne önemle gitmek ve harekete geçmek için yapılmış genel programlar” olarak tanımlamıştır[44].
         Strateji kelimesi dilimizde daha çok askeri alanda kullanılagelmiştir. Bunun yanında bazı oyun ve spor karşılaşmalarında da oldukça sık kullanılan bir kavramdır. Strateji kavramının işletmecilik alanında 1970’li yıllardan sonra yaygın bir şekilde kullanıldığı görülmektedir.
          “İşletme bakımından strateji; işletmenin etrafı ile ilişkileri düzenleme ve rakiplerine üstünlük sağlayabilme amacıyla kaynaklarını harekete geçirme anlamına gelir. Bu anlamda strateji işletme ile etrafı arasındaki ilişkileri tahlil ederek işletmenin yönünün ve amaçlarının belirlenmesi, bunları gerçekleştirecek faaliyetlerin tespiti ve işletmenin yeniden düzenlenerek ihtiyaç duyulan kaynakların tahsis edilmesi” şeklinde tanımlanmaktadır[45].
“Strateji kavramı ilk olarak askeri anlamda kullanılması ve diğer alanlardaki temeli askeri alandaki ilk kullanım ilkeleri üzerine kurulması dolayısıyla askeri alandaki belirleyici özelliklerini öncelikle ortaya koymak gerekmektedir. Genel anlamda askeri stratejik öğeleri şu şekilde sıralayabilir:”[46]
Güçlü olma ilkesi;  Düşman karşısında araç ve gereç
bakımından güçlü olunmasıdır. Bu ilkeye işletmecilik açısından bakıldığında işletmenin ürettiği mal veya hizmetin kabul gören, rekabet edebilen, zengin kaynaklara sahip olan ve teknolojik düzeyi üstün olan bir konumda olması anlaşılmalıdır.
Güçlerin kuvvetli olunan noktada toplanarak düşmanın zayıf yönlerinden
vurulması ilkesi;
Buna göre işletmeler mümkün olduğunca üstünlüğü elde bulundurduğu alanlara yoğunlaşmalıdır.
Amaç ve araç uygunluğu ilkesi; Sahip olunan araçların savaşı kazanmak adına verimli bir şekilde kullanılması ya da amaçların saptanmasında elde bulunan
kaynakların değerlendirilmesidir. İşletmeler sahip oldukları kaynakları verimli şekilde kullanmaya çalışmalı ve amaçlarını belirlerken kaynaklarına uygun bir yol seçmelidirler. Aksi halde eldeki kaynaklar belirlenen amaca ulaşmada yeterli olmayacaktır.
Esneklik, uysallık ve ihtiyat ilkesi; Şartların ve imkanların zamanla değişimi dikkate alınarak,  oluşabilecek yeni  durumlara uyum sağlayabilmektir. Diğer bir ifade ile “oluşturulan strateji beklenmedik değişikliklere uyum sağlayabilecek nitelikte olmalıdır”[47].
Güçlerin etkili kullanılması ilkesi;  Askeri anlamda düşünüldüğünde mevcut güçlerin etkili olarak kullanılabilecekleri yerlere dağıtılarak en fazla yarar sağlanması ve kayıpların asgari düzeyde tutulabilmesidir. Yönetim bilimi açısından düşünüldüğünde işletmelerin sahip oldukları kaynakları en uygun yerlerde kullanarak verimliliği üst düzeye çıkarmaları, maliyet girdisini makul düzeyde tutup, kar ve hizmet çıktısının arttırılmasını ifade eder.
Ateş ile harekatı birleştirme ilkesi: Harekete geçmeden önce karşı tarafın
atacağı adımı engellemek ve sonra hücuma geçmek gerekir. İşletmeler açısından yoğun rekabet nedeniyle öncelikle rakiplerin ataklarını engelleyici tedbirler alarak dengeyi ağlamaya çalışmak ve bu şekilde rakiplerin güçsüz yönlerini tespit ederek gelişme hareketlerini bu noktalara yöneltmektir.
Kayıp vermeden geri çekilme ilkesi: “Askeri alanda hücum yapmak kadar geri çekilmeyi bilmek de önemlidir. Kaybedilme olasılığı yüksek bir savaşa girmek yalnızca gereksiz kayıplara yol açar. Bunun yerine kazanma olasılığının artacağı bir ortamın oluşmasını beklemek daha  isabetli olacaktır”[48].
            3.1.2.Stratejiye Sahip Olmanın Yararları
İşletmeler yönünden bakıldığında bir stratejiye sahip olmanın bazı yararları vardır. Bu yararlar arasında en önemlisi sonradan pişmanlık duyulmasına neden olunacak kararlar almanın yaratacağı risklerin en aza indirilmiş olmasıdır. İşletmeler arasındaki sinerji kolay tesis edilemediğinden, ürün ve pazar açısından çeşitlilik ve farklılaştırma yalnızca bir tek üretim kaynağı tarafından yapılmadığından çoğunlukla holding türü şirketlerde stratejik ihtiyaçlar daha az geçerlidir. Nedeni ise bu tip sermaye şirketlerinin içindeki bağlılık ürün ve pazar yönünden ziyade sermaye yönündedir. Ancak yine de her holdingin gelecek için birtakım amaçları kesin olarak hesap edip planlaması gerekir. “Stratejilerin oluşturulması ve seçiminde genellikle rekabet analizlerinden ve portföy analizlerinden yararlanılır. Yapılan portföy analizleri ile organizasyonun pazarda kalma ya da pazardan çekilme, başka şirketlerle birleşme gibi konularda rasyonel kararlar verilmesi sağlanabilir”[49].
İşletmelerin iyi bir stratejiye sahip olmaması bazı olumsuz sonuçlar yaratabilir. Bu olumsuz sonuçlar aşağıdaki gibi açıklanabilir:
1) Strateji eksikliği işletmenin her yerinde kendini hissettirir. Stratejiden yoksun olan işletmeler araştırma ve analizleri nasıl yapacaklarını bilemediklerinden pasif kalırlar ve mücadeleleri de yetersiz kalır.
2) Stratejiye sahip olmayan işletmelerin yöneticileri rasyonel olmak yerine şahsi fikirlerini uygulamaya eğiliminde olabilirler. Pasif bir kişilik yapısına sahip bazı yöneticiler zarar ve riskler karşısında endişeye kapılarak o işi ele almadan bırakırlarken, aktif bir kişiliğe sahip olan yöneticiler zarar ve risklerin analizini önceden yapmadan o işe atılarak işletmeleri tehlikeye sokabilirler.
3) Stratejiye sahip olmamak gelecekte ele geçirilecek şansların değerini ölçmeden yoksun olunacağından zamansız yatırım yapma veya yatırımdan vazgeçme ile sonuçlanabilir.
4) Dönemsel değerlendirmelerin olmaması sebebiyle işletme ürün hayat eğrisinin gelişimini takip etmeksizin ya ömrünü tamamlamış ürünlerin üretimine devam eder ya da en verimli devresinde olan ürünlerin üretimine son verebilir.
5) Strateji yoksunluğu nedeniyle işletme gelecekte meydana gelecek bazı değişiklikleri öngöremediği için bu değişikliklere önceden hazırlanamaz.
“Strateji yokluğunun en büyük olumsuz etkileri endüstri işletmelerinde görülür. Çünkü stratejinin en önemli fonksiyonu üretim, pazarlama ve ar-ge departmanları arasında ilişki kurmaktır. Strateji yokluğunda bölümlerin yöneticileri birbirlerine zıt bir tutum içine girebilirler”[50].
       Stratejik yönetim kavramı 1980’li yıllarla birlikte işletme literatürüne girmiştir. “Küreselleşme sonucunda rekabetin yoğunlaşması, stratejik yönetimin öneminin her geçen gün artmasına neden olmaktadır”[51].
    


        “Stratejik yönetim, işletmenin çevresiyle olan ilişkilerini düzenleyen ve işletme hedeflerinin belirlenmesine bu hedeflere ulaşmak için yapılacak işlerin planlanmasına, örgütlenmesine, koordinasyonuna ve kontrol edilmesine yarayan süreç olarak tanımlanabilir”[52].
        Stratejik yönetim bir anlamda geleceğe dönük çabalardır. Vizyon olarak ifade edilen geleceğe bakış ve geleceğe dönük çabalar işletmenin misyonuyla somutlaştırılmış olur. “İşletmenin çevresinden gelebilecek fırsat ve tehditleri önceden bilmesinin yanında kendi gücünün veya zayıf yönlerinin de farkında olması gerekir”[53].
“Stratejik yönetim uygulamaları işletmelerin vizyon ve misyon tanımlamalarını yapmalarıyla başlar. Vizyon tanımlamaları bir işletmenin gelecekte nerede olmayı hayal ettiği, misyon ise işletmenin varoluş nedenini ifade etmektedir”[54].
         Yapılan stratejik yönetim tanımlamaların ardından stratejik yönetim, bir örgütün hedeflerine ulaşabilmek için stratejiler geliştirmesini, planlanmasını, uygulanmasını ve kontrolünü ifade etmektedir.
          Stratejik yönetimin kapsamı şu şekilde ifade edilmektedir;
          a-Örgütün işinin tanımlanması ve stratejik misyon geliştirilmesi,
b-Stratejik amaçların ve hedeflerin belirlenmesi,
c- Stratejik amaç ve hedefleri başarmak için strateji oluşturmak,
d-Seçilen stratejik planın yürürlüğe konması ve yürütülmesi,
e- Stratejik performansın değerlendirilmesi ve stratejide düzeltici ayarların yapma veya gerçek tecrübenin değişen şartların ve yeni fikir ve imkanların ışığı altında stratejilerin nasıl yürütüleceğinin değerlendirilmişidir.
“Stratejik yönetim, genel yönetimin sahip olduğu özellikleri de içine almaktadır. Ancak stratejik yönetimin kendine özel bir takım karakteristiklerinden söz edilebilir. Bunlar kısaca şu şekilde özetle­nebilir”[55]:
- “Stratejik yönetim üst düzey yönetiminin bir fonk­siyonudur”[56].
- Geleceğe dönüktür ve örgütün uzun vadeli amaçları ile ilgilidir.
- Stratejik yönetim örgütü bir sistem olarak görür.
- Stratejik yönetim, örgütleri açık sistem olarak dikkate alır.
- Stratejik yönetim, örgüt amaçlarıyla toplum yararlarını bir bütün halinde ele alır.
- Stratejik yönetim alt kademe yöneticilerine rehberlik eder.
- Stratejik yönetim örgüt kaynaklarının verimli bir şekilde dağıtımını sağlar.
İç durum analizi, örgütün güçlü ve zayıf yönlerini ortaya koymak amacıyla yapılır. Bu ana­lizde, örgütün imaj ve kültürünün, organizasyon yapısının, sistem ve süreçlerinin, insan kaynaklarının, ürün ve hizmet kalitesinin, teknolojik yapısının, mevcut stratejiler ile geçmiş performans durumunun ve sonuç­larının ortaya konmasını kapsar.
Diğer bir ifade ile örgütün SWOT analizinin yapılmasıdır. Bu şekilde örgütün güçlü ve zayıf yönleri ile fırsat ve tehditler değerlendirilir.
“Dış durum analizi, ilerleyen zamanlarda örgütün karşısına çıkabilecek fırsat ve tehlikelerin belirlenmesi için yapılır. Bu analizlerden ilki, içinde bulunduğu piyasanın ekonomik yapısı, ortaya çıkabilecek olumlu veya olumsuz gelişmelerin kar­şısında piyasada etkin rol oynayan aktörlerin ne tür politikalar uygulayacağı; ikincisi, müşteri grupları ve yapısı, müşteri ihtiyaçları ile beklentileri, nüfus ve çevre, üretici ve tüketici ilişkileri; üçüncüsü ise, rakip örgütlerin per­formansı, imajı, kültür ve yapısı, güçlü ve zayıf yönleri, kalite ve maliyet yapıları ile kullandıkları tekno­lo­jinin yapısı gibi faktörlerin belirlenmesidir”[57].
Şekil 3.1: Stratejik Planlama Modeli




Kaynak: Fatih Koyuncu, Stratejik Planlama Modelleri, ODTÜ Yayınları Ankara, 2000, s. 23.

“Normatif bir stratejik yönetim sürecinin içermesi gerekli adımlar sırasıyla misyon ve amaç tespiti, dış çevre analizi, iç çevre analizi, stratejik alternatiflerin geliştirilmesi, strateji seçimi, uygulama ve kontroldür”[58].


3.2.3.1. Misyon ve Amaçların Belirlenmesi
Misyon işletmenin varlık sebebidir. Bir misyon beyannamesi işletmenin iş sahasını, temel rekabet üstünlüklerini, diğer firmalardan ayrıldığı anahtar süreçler ve teknolojiler gibi kendine has özelliklerini, önem verdiği felsefesi ve sosyal konuları, imaj, kalite, tarz ve standartlarla ilgili ifadeleri ve paydaşlara yönelik düşünceleri içerir; Mantıksal olarak misyonu takiben alternatif eylem akışlarını değerlendirmek maksadı ile performans kriterleri ve hedefler oluşturmak için stratejik amaçlar tayin edilir. Amaçlar, örgütün ulaşmaya niyet ettiği temel faktörlerle ilgili genel sonuçları tasvir ederler.

“İsabetli bir strateji belirleyebilmek için veri toplama amacıyla yapılan çevre analizi firmanın çevresindeki şartlarının ve bu şartların amaçlara ulaşmaya yapabileceği katkı ve/veya engellemeleri tespit etmek için yapılan çalışmalardan oluşur. Stratejik dış çevredeki ekonomik sistem, rakipler ve rekabet, müşteriler, nüfus hareketleri, toplumsal ve siyasi durum, politik risk, finansal kaynaklar ve teknoloji transferi gibi faktörler firma için arz ettikleri fırsat ve tehlikeler açısından incelenirler. İç çevre analizi ise firmanın güçlü ve zayıf yanlarının tespiti için örgüt içi temel faaliyetlerin incelenmesidir.
Dış çevre etkileşim farklılığından dolayı yakın ve genel diye ikiye ayrılmıştır. Örgüt genel çevreyi fazla etkileme gücüne sahip değildir, ancak genel çevrede oluşan durumlar örgütü etkilemektedir. Bu bakımdan üst düzey yöneticileri genel iktisadi, teknolojik, siyasi ve uluslararası gelişmeleri yakından takip edip çevresel gelişme ve değişmelere örgütü bir an evvel en iyi bir şekilde adapte edici tedbirler almalıdır. Yakın çevre ise mevcut, ikame ve potansiyel rakiplerden ve pazarlık yapılan tedarikçi ve müşterilerden oluşur. Burada örgüt ile bu faktörler arasında karşılıklı bir etkileşim söz konusudur. Bu etkileşimin daha yüksek olduğu daha da yakın bir çevre vardır ki o da örgüt ile benzer stratejileri izleyen rakiplerdir. Üst yönetim bu etkileşimi örgütün lehine çevirecek tedbirleri almalıdır.


 Şekil 3.2: Örgüt ve Çevresi



                             
       e                                                                                                                                                     

Kaynak: Mehmet Akbayır,  Örgüt ve Çevre, Der Yayınları İstanbul, 2000, s. 23.

Çevre analizinin amacı iç çevredeki güçlü ve zayıf yanları ve dış çevredeki fırsat ve tehditleri tespit ederek, güçlü yanların üzerine gidilip zayıf yanların iyileştirilmesi ve fırsatların değerlendirilmesiyle tehditlerden kaçınmaktır”[59].



Seçilen stratejinin uygulanması gerekli kaynakların örgütsel birimlere tahsisine odaklanır. Ancak bundan ibaret olmayıp özellikle örgüt yapısı, örgüt kültürü ve liderlik özellikleri ile bağlantılıdır.
“Üst yönetimce planlanan ve seçilen strateji, örgüt yapısını yeniden şekillendirir, çünkü yapının stratejiyle uyumlu olması gerekir. Aynı şekilde stratejinin de yapıya uyumlu olması ve daha oluşum aşamasında mevcut yapıyı oluşturan faktörlerin göz önüne alınmaları gerekir. Bu karşılıklı uyum aynen stratejinin çevreye uyumunda olduğu gibi stratejinin başarı ile uygulanabilmesi için şarttır. Ayrıca zaten çoğu stratejik tercih doğrudan örgüt yapısının yeni yatırımlarla genişletilmesi ya da tasarruflarla daraltılması ile ilgili olabilir”[60].
Örgüt kültürü ise çevrenin gereklerine göre hazırlanmış olan strateji ile uyumlu olmak durumundadır. Mesela, müşteri yüksek kaliteli mal vb. hizmet, talep ediyorsa örgütsel kültür değerleri kalite unsuruna odaklı olacaktır. Stratejinin uygulanması ile ilgili bir başka konu da liderlik olup, liderin görevi tüm çalışanları amaçlar etrafında bütünleştirmek, stratejileri onlara benimsetmek ve uygulama aşamasında ortaya çıkan problemleri çözmektir.
Stratejik kontrol stratejik yönetimin en son halkasıdır. Çağdaş stratejik kontrol, yürütmenin incelenmesi ve düzeltilmesi için faaliyet sonuçlarına dair geri beslemenin kontrolünü, yani amaçlar ve başarı standartları ile sonuçlar arasındaki uyumun değerlendirilmesini ve buna ilaveten daha stratejik kararlar alınırken yapılan geleceğe yönelik tahminlerin ve varsayımların ne ölçüde isabet kaydedebileceğinin değerlendirilmesini ve çevredeki gelişmelerin stratejik gözlemlerinin sürekli olarak yapılmasını kapsar. Böylece stratejiler ve genelde stratejik yönetim süreci kontrol sonuçlarından gelen geri besleme ile sürekli olarak iyileştirilir.
Türkiye'de stratejik planlama ve yönetim faaliyetleri büyük şirketlerde belli bir ölçüde sürdürülmektedir, ancak sözünü ettiğimiz stratejik kontrol o ölçüde yaygın değildir. Eren ve arkadaşlarının 100 Büyük Türk İşletmesi arasında yaptığı bir çalışmanın sonuçlarına göre işletmelerin % 60'ı stratejik planlama yaparken, stratejik kontrol faaliyetlerinin ancak % 50 civarında yürütüldüğü görülmüştür.



Her ülkenin refah düzeyinin gelişmesi ve o ülkede yaşamakta olan insanların kendilerini mutlu ve huzurlu hissetmeleri sağlıklı bireyler ile sağlanabileceğinden dolayı, sağlık hizmetleri kişiler ve toplum açısından büyük bir ehemmiyete sahiptir.

“Günümüzde batı tıbbında meydana gelen gelişmeler, mevcut hastalıkların nedenlerini bulma çabaları ile oluşmuştur. Özellikle son zamanlarda tıp biliminde ve teknolojisinde olan gelişmeler, hastalıklar ile ilgili geniş bir bilgi birikiminin oluşmasına sebep olmuştur. Bu birikim sonucunda örgütlenen sağlık hizmetlerinin ne derece sağlıkla ilgili olduğu tartışılabilir. Bunun nedeni ise; bu hizmetlerin hastalıklar ve hasta olan kişilerin tedavisi ile bir takım hastalıkları önleme çabalarından oluşmasıdır”[61].      

Ülkelerin ve toplumların sağlık sorunlarının, önceliklerinin, olanaklarının ve kaynaklarının birbirinden farklı olması nedeniyle sağlık hizmetlerinin arzı, finansmanı, örgütlenme ve denetimi konusunda farklı uygulamalar ile karşılaşılmaktadır. Karşılaşılan bu uygulamalar üzerinde yaptırım gücü olmamakla birlikte etkinliği fazla olan kuruluş “Dünya Sağlık Örgütü” dür. Birleşmiş Milletler Teşkilatının bir kuruluşu olan dünya sağlık örgütüne Türkiye de üyedir. Dünya sağlık örgütü, her ülkeyi ilgilendiren sağlık konularında çalışmalar ortaya koyarak neler yapılması gerektiğini zaman zaman duyurmaktadır.

           



“Sağlık hizmetleri, çeşitlilik göstermesi ve insan hayatının güvence ve kalitesi ile doğrudan ilişkili olması sebebiyle idari açısından farklılıkları olan bir alandır. İnsanların en büyük hazinesi olan sağlığın elde edilmesi korunması ve sürekliliğin sağlanması amacıyla, sağlıkla ilgili mal ve hizmet üreten bütün kurum ve kuruluşların oluşturduğu yapıya genel olarak sağlık sektörü denilmektedir. Sağlık sektörü tarafından sağlık odaklı gerçekleştirilen tüm faaliyetler ise sağlık hizmetleri olarak tanımlanmaktadır. Kişileri ve toplumları hastalıklardan korumak, hastaları tedavi etmek ve tam olarak iyileşmeyip sakat kalanları iyileştirmek için yapılan bütün hizmetler sağlık hizmetleri kapsamında ele alınmaktadır. Yapılan bu hizmetlerin amacı toplumun tümü açısından olumsuz olan hastalık durumunu önlemek ve daha sağlıklı ve üretken bir toplum elde etmektir”[62].

“Sağlık hizmetleri; hastalıkların teşhis, tedavi ve rehabilitasyonun yanında, hastalıkların önlenmesi, toplum ve bireyin sağlık düzeyinin geliştirilmesi ile ilgili faaliyetler bütünü anlamına gelmektedir. Sağlık hizmetleri faaliyetleri kişilerin sağlığının korunması ve teşhis, tedavi ve bakım olmak üzere iki ana grupta toplanmaktadır. Sağlık hizmetleri kişisel ya da kurumsal olarak sunulabilmektedir. Gelişmiş ülkelerde üst düzey kurumsallaşma söz konusu olduğundan, sağlık hizmetlerinin örgütler tarafından sunulması daha yaygındır. Özellikle sunulan son hizmetlerin bir ekip ile üretilmesi ve daha etkin sunulabilmesi kurumsal düşünmeyi ve uygulamayı zorunlu kılabilmektedir”[63].

Sağlık hizmetleri kamu ya da özel şahısların sunmuş oldukları hizmetlerdir. Değişim sürecinin kar amacı taşıması ya da taşımaması önemli değildir. Önemli olan hizmet aracılığıyla ihtiyaçların doyuma ulaştırılmasıdır ki, bu da sağlık hizmetlerinin ana amaçlarından birisidir. Bu yönü ile sağlık hizmetleri sektöründe kar amaçlı kuruluşlar olduğu kadar, kar amacı gütmeyen kuruluşlar da vardır.

Bir toplumda yer alan sağlık göstergeleri, özellikle insan mutluluğunun ana kaynağını teşkil eden sağlıklı olma durumunu yansıtan temel göstergelerdir. Bu yönü ile; insanların sağlıklarını korumak ve toplumların sağlık statülerini geliştirmek önemli bir devlet görevi olarak hükümetlerini ilgilendirdiği gibi fertlerin sağlık hizmetlerine olan taleplerinin ciddi artış göstermesi dünya çapında sağlık piyasalarının gelişme göstermesine katkı sağlamaktadır.

Sağlık hizmetlerinin temel amaçları şu şekilde sıralanabilir.

• Kaliteli hasta bakımı ve tedavi hizmetlerinin en düşük maliyet ile üretilmesini sağlamak ve ihtiyaç duyan bireylere sunmak,

• Ulusal gelir ve hastalardan sağladıkları geliri en ekonomik şekilde değerlendirerek daha fazla hastaneye bakım, tedavi ve iyileştirme hizmetlerinin sunulması,

• Ekonomik ve sosyal kalkınmaya katkı sağlamak için en son tıbbi ve teknolojik bilgilere dayalı eğitim ve araştırma yöntemlerinin kullanılması, hastalıklarının önlenmesi ve tedavisi için gerekli tedbirlerin alınması.

“Sağlık hizmetlerinin amacı; kişi, aile ve toplumların sağlıklarının korunması, geliştirilmesi, hasta olan kimselerin tedavi edilmesi ve tedavi edilenlerin geri kalan yaşamlarını sağlıklı olarak sürdürmelerini sağlamaktadır. Bu amaçla sağlık kuruluşlarının yaptığı çalışmalara sağlık hizmetleri denilir. İnsanların sağlık hizmetlerinden yeterince, yerinde, zamanında ve gereksiz harcamalardan kaçınarak yararlanmaları önemlidir. Bu önemden dolayı insanlar hangi durumlarda nerelere başvurmaları gerektiğini bilmelidirler. Çünkü sağlık hizmetlerinin temel amacı; sağlığı korumak, korunamadığında hastalığı erken teşhis ederek gereken tedaviyi tam olarak uygulamaktır”[64].

           



“Temel sağlık hizmeti; sağlık sisteminin özü ve aynı zamanda toplumun sosyal ve ekonomik gelişmesinin önemli bir parçasıdır. Temel sağlık hizmeti, insanların yaşamlarını sürdürdüğü ve çalıştığı bölgelere imkânlar dâhilinde yakın yerlerde sunulan, sürekli sağlık hizmeti sürecinin ilk basamağı, toplumun, ailelerin ve bireylerin ulusal sağlık sistemiyle karşılaştıkları ilk noktadır.

Sağlık hizmetleri taşıdığı özelliklerden dolayı ekonomide üretimi yapılan diğer mal ve hizmetlerden farklı bir kategoride ele alınmak zorundadır. Sağlık hizmetlerinin taşıdığı dışsallık, belirsizlik altında tercih, asimetrik bilgilenme, hastalık riskinin ve tüketim miktarının önceden belirlenememesi gibi özellikleri bulunması nedeniyle bu hizmetlerin üretildiği sağlık hizmetleri piyasasına özgü koşullar ve farklı bir piyasa yapısı doğurmaktadır.

Sağlık hizmetlerinin işleyişine bakıldığında normal piyasalardan oldukça farklı bir şekilde sağlık sektörünün kendine has kurallarının etkili olduğu görülmektedir. Sağlık hizmetleri piyasalarının nitelik bakımından rekabet piyasalarına göre farklılaşması bazı zamanlarda kaçınılmaz olmakta, bazı zamanlarda sağlık hizmeti veren özel ve kamu kurumlarının uygulamakta olduğu politikaların doğal bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Sağlık piyasalarını diğer piyasalardan ayıran başlıca özellikler şunlardır”[65].

• Arz ve talep arasındaki eşitsizlik, sağlık piyasasına girişte kısıtlamaların oluşu, alıcıların piyasa hakkında yeterli bilgiye sahip olmaması hastalık riskinin önceden belirlenememesi gibi sebeplerden dolayı eksik rekabet şartlarının hâkim olması

• Sağlık piyasasında dışsal faktörlerin var olması

• Sağlık hizmetlerinin ikame edilemez ve ertelenemez olması

• Fiyatlar ile gerçek maliyetler arasındaki korelâsyonun zayışığı

• Kar amacı gütmeyen kurumlarında bu piyasada yer alması

Öte yandan sağlık hizmetleri sektörünün işleyişi normal piyasalardan oldukça farklı bir durumdadır. Bu yüzden sağlık hizmetlerin kendine has bir takım özellikleri vardır. Bunlar;

• Tüketicinin bilgi yetersizliği ve uzmanın gücü,

• Tüketicilerin akılcı olmayan davranışları,

• Tıp mesleğinin kuralları,

• Ürün ve kalite belirsizliği,

• Dış etkenler,

• Sağlık hizmetliğinin talep esnekliği katıdır,

• Sağlık hizmetlerinin talebi tesadüfîdir ve ekonomik fizibilite yapılması güçtür,

• Sağlık hizmetlerinin ikamesi yoktur.


“Ülkemizde 1961 yılında yürürlüğe girmiş olan 224 Sayılı Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi Hakkında Kanun’da sağlık hizmetleri, “İnsan sağlığına zarar veren faktörlerin yok edilmesi ve toplumun bu faktörlerin tesirinden korunması, hastaların tedavi edilmesi, bedeni ve ruhi yetenek ve melekeleri azalmış olanların işe alıştırılması için yapılan tıbbi etkinlikler” olarak tanımlanmıştır”[66].

“Diğer bir deyişle, bireylerin ve toplumların sağlıklarını korumak, hastalandıklarında tedavilerini yapmak, tam olarak iyileşmeyip sakat kalanların başkalarına bağımlı olmadan yaşayabilmelerini sağlamak ve toplumun genel sağlık düzeyini yükseltmek amacıyla yapılan çalışmaların tümüne “sağlık hizmetleri” adı verilmektedir”[67].

Sağlık hizmetlerinin genel tanımından hareketle hizmet üretiminin temel amacı için, başta kişilerin hasta olmamalarını sağlamak, onları hastalıklardan korumaktır demek hiç de yanlış olmaz. Sağlık hizmetlerinin farklı düzeylerde karşılıklı ilişki içinde bulunduğu bileşenlerden ekonomi ve temelindeki politikalar ele alındığında değişik açılardan bu kavramı ortaya koymak mümkün olmaktadır.

“Sağlık ve sağlık hizmetleri ile ekonomi arasında karşılıklı bir ilişki söz konusudur. Farklı ülkelerin verileriyle gerçekleştirilen istatistiksel analizler, kişi başı ulusal gelirin toplam sağlık harcamalarını ve ulusal gelirden sağlığa ayrılan payı belirleyen en önemli etken olduğunu göstermektedir. Ayrıca toplumsal sağlık düzeyi ve bu düzeydeki değişimlerin genel ekonomi üzerindeki etkileri de çeşitlidir. Örneğin, sağlığın bozulması, emeğin elde edilebilirliğinin azalmasına, üretkenliğin bozulması, kaynakların olumsuz etkilenmesine neden olabilmektedir. Sözgelimi sigara içme alışkanlığının azaltılmasına yönelik programlar doğrudan doğruya sigara tüketimini azaltmayı hedeşer. Sigara tüketiminin azaltılması ise tütün üretimini azaltır, bu da tarımsal ekonominin yeniden düzenlenmesini gerektirir”[68].

“Sağlık hizmeti üretimi doğrudan doğruya bir maddi mal üretimi olmayıp, bir hizmet üretimidir. Bu anlamda maddi malların üretimi sürecinde bir ara basamaktır. Bu nedenle özellikle kapitalizmin sürekliliği için sağlık hizmetleri vazgeçilmezdir. Sağlık hizmeti üretimi, maddi malların üretimine destek sistemi görür. Kapitalist ekonomide üretilen sağlık hizmeti, maddi üretim sürecinde yer alan işçi ve emekçilerinin ertesi günkü üretim için yenilenmesini, dolayısıyla da üretimin sürekliliğini sağlamaktadır. Bu durum kapitalizmin üretim süreçlerinin, dolayısıyla da sermayenin karlılığının ve sürekliliğinin vazgeçilmez bir parçasıdır”[69].

“Sağlık hizmetleri yukarıdaki tanımlardan da anlaşıldığı gibi ”sadece” birçoğumuzun aklına ilk anda gelen tedavi edici hizmetlerden oluşmamakta ve bunlar genel olarak üç ana başlık altında toplanmaktadır. Koruyucu sağlık hizmetleri, tedavi edici sağlık hizmetleri ve rehabilite edici sağlık hizmetlerdir”[70].

            4.2.1.Koruyucu Sağlık Hizmetleri

“Sağlığın korunması, hastalıkların önlenmesi için verilen hizmetler ile yapılan düzenlemeler bu gruba girmektedir. Koruyucu sağlık hizmetleri çevreye ve kişiye yönelik hizmetleri amacı, çevrede sağlığı olumsuz etkileyen biyolojik, fizik ve kimyasal etkenleri yok ederek ve ya bu etkenlerin kişileri etkilemesini önleyerek çevreyi olumlu hale getirmektir.

Koruyucu sağlık hizmetleri, kişinin ve toplumun sağlığının korunup geliştirilmesi için kişiye ve çevreye yönelik olarak alınacak tedbirlerin tümünü ifade etmektedir. Bu hizmetlerin maliyeti düşük, etkisi yüksek olup tipik birer kamu ekonomisi üretimi olarak kabul edilmektedirler. Toplumda hastalık ihtimali azaltılırsa bütün toplum üyeleri bundan yararlanabilmektedir. Koruyucu sağlık hizmetleri, tedavi edici sağlık hizmetlerinin maliyetini düşürücü bir fonksiyon da taşımaktadır. Koruyucu Hekimlik (aile hekimliği) hizmetleri de ekonomik edebiyatımızda kamu ekonomisi (mal ve hizmetleri) üretimi kapsamına girer ve dolayısı ile bu tür hizmetler fiyatlandırılamamaktadır.

Koruyucu sağlık hizmetleri bağlamında gelişmiş ülkelere bakıldığında bu hizmetlerin oldukça büyük önem taşıdığı dikkat çekmektedir. Özellikle sağlığa zararlı alışkanlıklarla mücadelede, sigara ve alkol tüketiminin önüne geçebilmek için dolaylı vergiler artırılarak fiyatlar yükseltilmiş, böylece sigara ve alkol kullanımı caydırıcı hale getirilmeye çalışılmıştır. Hamilelik döneminde sigara ve alkol kullanan bayanların sağlıksız bebekler dünyaya getirmeleri ve çocuklar arasında sigara, alkol ve yasa dışı madde kullanımının hızla yaygılaşması bu alanda tedbirlerin alınmasını gerekli kılmış olması buna örnek gösterilebilir”[71].


“Tedavi edici sağlık hizmetleri sağlık durumu bozulan hastaların eski sağlık düzeylerine ulaşmalarını sağlamak üzere verilen sağlık hizmetleridir. Tedavi edici sağlık hizmetleri, temel olarak hekim sorumluluğunda, diğer sağlık profesyonellerinin katılımları ile gerçekleşir”[72]. Tedavi hizmetleri, hizmet kapsamı ve hizmet yoğunluğu kriteri esas alınarak üç sınıfa ayrılır. Bunlar;

• Birinci basamak tedavi hizmetleri,

• İkinci basmak tedavi hizmetleri,

• Üçüncü basamak tedavi hizmetleridir.

            4.2.3.Rehabilitasyon Hizmetleri

Sağlık hizmetlerinde özel bir yeri kapsamaktadır. Kaza, ruhsal bozukluklar, vücudun organlarının etkili şekilde kullanılmasında kısıtlılık halinin ortadan kaldırılması vb. hizmetleri kapsar. Bu hizmetlerin amacı söz konusu kısıtlılık haliyle karşılaşan bireylerin bu halleriyle yaşama alıştırılmaları ve kendileri ile aile bireylerinin yaşadıkları acıyı hafişetme amacını taşımaktadır. Doğuştan veya kaza sonucu oluşan sakatlıkların hareket kabiliyetinin yükseltilmesi, özürlülerin topluma uyum sağlaması gibi hizmetler rehabilitasyon hizmetlerine örnek gösterilebilir.

Hastalık ve kazalara bağlı olarak gelişen kalıcı bozukluklar ve sakatlıkların günlük hayatı etkilemesini engellemek ya da bu etkiyi en aza indirgemek, kişinin bedensel ve ruhsal yönden başkalarına bağımlı olmadan yaşamasını sağlamak amacıyla düzenlenen sağlık hizmetleridir.







4.3.Kamu Hastane Birlikleri Yasa Tasarısı
“Hükümetin, Sağlıkta Dönüşüm Programı’nı uygulamaya geçirmek üzere yürüttüğü çalışmalar devam etmektedir. Hükümet, bu kapsamda, son olarak, “Hastane Birlikleri Pilot Uygulaması Hakkında Kanun Tasarısı”nı meclise sunmuş bulunmaktadır. Yasa tasarısı daha önce Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Sağlık Kanunu Tasarısı kapsamında gündeme getirilen ancak tasarılar yasalaştırılamadığı için gerçekleştirilemeyen bazı düzenlemeleri yeniden gündeme getirmektedir. Bilindiği üzere, Sağlıkta Dönüşüm Programı adıyla gündeme getirilen “reform paketi”, temelde, üç ana ayak üzerinde yükselmektedir. Bu çerçevede, ilk olarak, üç sosyal güvenlik kurumunun (Emekli Sandığı, Bağ-Kur, SSK) Genel Sağlık Sigortası (GSS) çatısı altında birleştirilmesi sağlanmıştır. Böylece, sağlığın özelleştirilmesi ve özel sigortacılığa müşteri kitlesi yaratılması doğrultusunda önemli bir adımın gerçekleştirilmesi hedeflenmiştir.

Sağlıkta Dönüşüm Programının ikinci temel ayağını, Aile Hekimliği sistemine geçiş oluşturmaktadır. Bilindiği üzere, temelde birinci basamak sağlık hizmetlerini özelleştirmeyi hedefleyen aile hekimliği sistemi, bu amaç doğrultusunda kamunun sağlık ocağı sisteminin yerine özel hekim muayenehanelerini geçirmeyi öngörmektedir. Sağlıkta

Dönüşüm Programının üçüncü temel ayağında ise, Sağlık Bakanlığı’nın yeniden yapılandırılarak, bakanlığın sağlık hizmeti üreten bir kurum olmaktan çıkartılarak, genel sağlık politikalarının belirlenmesi, koordinasyon ve “sağlık piyasası”nın denetim ve düzenlenmesinden sorumlu bir birim durumuna getirilmesi amaçlanıyor. Bu amacın gerçekleştirilebilmesi için de, bakanlık bünyesindeki sağlık kuruluşlarının “özerk” “sağlık işletmesi” statüsüne geçirilmesi ve daha sonra da işletme hakları devredilmek yoluyla özelleştirilmelerine olanak sağlanması öngörülüyor. Böylece, ikinci ve üçüncü basamak sağlık hizmetlerinin de özelleştirilmesiyle, Sağlık Bakanlığı hiyerarşisi altında örgütlenmiş bulunan kamu sağlık örgütlenmelerinin sağlık hizmetini bir “kamu hizmeti” olarak sunması durumuna son verilmesi amaçlanmaktadır.

Sağlıkta Dönüşüm Programı adı altında gündeme getirilen “reform paketi” çerçevesinde bugüne kadar önemli değişiklikler gerçekleştirildi. Ancak, programın bazı unsurları henüz yasalaştırılamadığı, bazı unsurları da Cumhurbaşkanı tarafından geri gönderildiği ya da Anayasa Mahkemesi’nce iptal edildiği için gerçekleştirilemedi. Özellikle, programın Sağlık Bakanlığı’nın yeniden yapılandırılarak kamu sağlık kuruluşlarının önce “sağlık işletmesi” statüsüne geçirilip daha sonra da özelleştirilmesi boyutu henüz yürürlüğe sokulabilmiş değil. Bu doğrultuda, bugüne kadar, başta SSK hastaneleri olmak üzere Sağlık Bakanlığı’na bağlı olmayan kamu sağlık kuruluşlarının bakanlığa bağlanarak reforma zemin hazırlanması doğrultusunda ilk adımın atılmasıyla yetinilmiş bulunuyordu.

“Sağlık işletmesi” modeline geçişi sağlayacak asıl adımların ise Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Kanun Tasarısı ve Sağlık Kanunu Tasarısı ile gerçekleştirilmesi planlanıyordu. Bu tasarılardan ilkinin Cumhurbaşkanı tarafından bir kez daha görüşülmek üzere meclise geri gönderilmesi, ikincisinin de yasalaştırılamaması nedeniyle kadük olmasından sonra, reform programı günümüzde Kamu Hastane Birlikleri Pilot Uygulaması Hakkında Kanun Tasarısı ile yeniden gündeme getirilmiş bulunuyor.  Yasa tasarısının asıl hedefi, bakanlığa bağlı ikinci ve üçüncü basamak sağlık kurumlarını “kamu tüzel kişiliğine sahip”, “özerk” “kamu hastane birlikleri” çatısı altında yeniden örgütlendirmektir”[73].




Uygulamanın temel amacı, işletmelerde uygulanan rekabet stratejilerinin bir hizmet işletmesi olan Dünyagöz Hastaneler Grubu’nda nasıl uygulandığını ortaya koymaktır. Dünyagöz Hastaneler Grubu, Türkiye’nin sayılı göz ve göz hastalıkları üzerine uzmanlaşmış özel hastanelerinden biridir. Pazar payının büyüklüğü, karlılığı ve hizmet sektöründe göstermiş olduğu başarı bu işletmenin rekabet stratejilerini iyi yönlendirdiği anlamına gelmektedir.
Denzin ve Lincoln’un tanımında nitel araştırma, araştırmacının araştırılacak konuyu doğal ortamda inceledikleri, araştırılan insanların getirmiş olduğu anlamları katarak olguyu yorumlama ve anlamlaştırma çabasıdır. “Nitel araştırma, şeyleri doğal ortamda, fenomenleri, insanların onlara atfettikleri anlamlar sayesinde anlama girişimidir. Nitel araştırma, bireylerin yaşamlarındaki anlamları tanımlayan çalışmaları, vaka incelemesi, görüşme, kişisel deneyim, içebakış, gözlemsel, tarihsel ve görsel metinler içermektedir”[74].
Uygulamanın amacı doğrultusunda Dünyagöz Hastaneler Grubu’nda uygulanan rekabet stratejilerini ortaya koymak adına nitel araştırma çalışması yapılmıştır. “Nitel araştırma genellikle nicelik, kapsam, yoğunluk veya frekans terimleriyle kesin bir şekilde sınanamayan ve ölçülemeyen süreçlerde uygulanmaktadır”[75]. “Nitel araştırma; algıların, süreçlerin ya da sosyal olguların bağlı bulundukları çevre içerisindeki doğal ortamda gerçekçi ve bütüncül bir şekilde ortaya konmasına yönelik aşamaların izlendiği bir araştırmadır”[76].
        “Ancak nitel araştırmalar esneklik gösteren veri toplama tekniklerine dayandığından nicel araştırmalar kadar yapılaşmamış olmasına rağmen, yine de sistematik ve kurallı bir şekilde yürütülmesi gerekmektedir. Yani nitel araştırmalar her ne kadar esnek bir yapıya sahip olsa da belirlenmiş stratejilere göre yürütülmesi gerekmektedir”[77]. Dolayısıyla bu çalışmada, nitel araştırma desenlerinden biri olan durum (örnek olay) çalışması yöntemi uygulanmıştır.
            “Dünyagöz Hastaneler Grubu 1996 yılında göz sağlığıyla ilgili faaliyetlerine başlamıştır. Hastaneler Grubunun 14’ü yurt içinde, 4’ü yurt dışında olmak üzere toplam 18 merkezde 150 doktor ve 1000 sağlık personeli ile hizmet vermektedir. Hastanelerde 15 yılda toplam 3 milyon 200 bin hasta tedavi edilmiştir. Hastaların 350 bini büyük göz ameliyatı, 400 bini ise lazer ameliyatı olmuştur”[78].
Dünyagöz Hastanesi, Temmuz 2006’da JCI Akreditasyon belgesini almak üzere denetimden geçmiş ve almaya hak kazanmış ilk Türk göz hastanesidir. JCI, sağlık hizmeti veren kuruluşların standartlarını belirleyen ve kalite belgesi veren dünyanın en önemli Amerikan Akreditasyon sistemidir. Bu belgeye layık görülebilmek için pek çok kriteri gerçekleştirmiş olmak gerekmektedir. JCI hasta odaklı standartlardan oluşur. En önemli konu başlığı ‘Hasta ve Ailesi Haklarıdır. Kurum hasta ve ailesinin haklarının korunmasını destekleyen süreçler sağlamaktan sorumludur. Diğer kriterlerden bazıları ise şunlardır: Maliyetlerin akıcılığı ve uygunluğu, insan kaynaklarının çağdaşlığı, bilgiyi yönetme gücü, üst yönetimle iletişim kolaylığı, toplumsal yarara verilen önem, etkin/verimli çalışma ve risk yönetiminde başarı v.b.
JCI Akreditasyonu, Dünyagöz Hastanesi’nin bu kriterlere uygun olduğunu uluslararası platformda ispatlayan bir belgedir.
“İSO 9001:2000 (International Standardization Organization): ISO 9001 Kalite Yönetim Sistemi Standartları, müşteri ve yasal düzenlemelere uygun faaliyeti, sürekli olarak gerçekleştirebilme yeteneğinin bir göstergesidir. Dünyagöz Hastanesi Ataköy, Levent, Altunizade ve Feneryolu şubeleri Aralık 2005’de TSE tarafından gerçekleştirilen belgelendirme denetimi sonucunda ISO 9001:2000 sertifikasyonuna hak kazanmıştır. Aralık 2005’den bu güne yılda bir kez tekrarlanan gözetim tetkikleri başarı ile geçilerek tüm şubelerin İSO 9001:2000 Kalite Yönetim Sistemi sertifikasyonun devamlılığı ve güncelliği sağlanmıştır. Ayrıca Ekim 2007’de TUV-SUD tarafından gerçekleştirilen İSO 9001:2000 Kalite Yönetim Sistemi Belgelendirme Denetimi sonucunda Dünyagöz Hastanesi, belgelendirme denetimini başarı ile geçerek, TUV-SUD tarafından İSO 9001:2000 Kalite Yönetim Sistemi sertifikasyon almaya hak kazanmıştır”[79].
            Hastane uyguladığı başarılı yönetim ve rekabet stratejileri sayesinde Türkiye’de bulunan göz hastaneleri içerisinde en bilineni ve büyüğüdür. Hastane bilboardlardan radyo reklamlarına, gazete ilanlarından televizyon reklamlarına, eşantiyon ve promosyonlardan afilere kadar olan her türlü mecrayı başarı ile ve sıklıkla kullanmaktadır. Bütün bu mecraların yanında ayrıca sosyal medyayı da başarı ile kullanmaktadır. Öncelikle hastanenin kurumsal web sitesi incelendiğinde rakiplerinden ayrılan bazı özellikleri görülebilecektir. Kurumun web sitesinde ilk bakışta fark edilen uygulamalardan ilki çok sayıda dil desteği ile yapılmış olduğudur. Kurumun web sitesi, Türkçe, Almanca, İngilizce, Fransızca, Rusça, İtalyanca, Arapça ve Hollandaca hazırlanmıştır. Bu bir anlamda hastanenin global anlamda hizmet verdiğinin göstergesidir. Sitede dikkat çekici bir diğer nokta ise sağ üst köşede bulunan linkler sayesinde kurumun sosyal paylaşım sitelerindeki uygulamalarına kolaylıkla gidilebilmesidir. Bu linkler facebook, twitter, linkedin ve youtube uygulamalarına aittir. Bu da kurumun sosyal paylaşım sitelerinden aktif olarak rekabet şartlarına da uygun şekilde yararlandığı anlamına gelmektedir. Sitede müşteriler için kolaylık sağlayacak bir diğer uygulama da müşteri hizmetlerine bağlanmak için verilen 444’lü servis numarası ve online randevu alınabilen internet uygulamasıdır. Bunun yanında müşterilerin telefon numaralarını sisteme girerek aranmalarına olanak sağlayan uygulama da mevcuttur. Bu sayede müşteriler telefon ücreti ödemeden hastane tarafından aranılmaktadır.
Hastane akla gelen hemen her mecrada reklam stratejisi uygulamaktadır. Ancak ülkemizde sağlık reklamları ile ilgili olarak bir takım yasal düzenlemeler sebebiyle bu reklam stratejisi bir anlamda kısıtlıdır. Bu konu ile ilgili olarak Dünya Göz Hastanesi Kurumsal İletişim Müdürü Bahar BAYATLIOĞLU reklam/tanıtım alanında kurumlarında izledikleri politikayı ve reklam yasağı ile ilgili olarak görüşlerini şöyle aktarıyor[80]:
“Dünya Göz Hastaneler Grubu olarak sağlık sektöründe tanıtım çalışmaları denildiğinde öncü kuruluşlardan birisiyiz. Grup olarak bugüne kadar pek çok tanıtım alanını aktif olarak kullanmış bulunuyoruz. Bugün sağlık reklamlarındaki kısıtlamalar nedeniyle tanıtım alan ve içeriklerimiz çok farklılaştı.
Televizyonda sağlık reklamlarını ilk başlatan hastaneler grubu olarak son dönemde en fazla tanıtım çalışmasını yine televizyonlar üzerinden yürütmekteyiz. Televizyonlarda tematik kanallar ağırlıklı reklam kampanyalarımız ile yer almaktayız. Özellikle göz sağlığı konusunda bilgilendirme amaçlı reklam çalışmaları yapmaktayız. Son dönemde diğer TV reklam çalışmalarımızdan farklı olarak Duygusal İmaj Filmi çalışmamız ile kanallarda ve sinemalarda yer aldık. Geçen sene olduğu gibi bu yılda kış dönemi ile birlikte sinemaları da kullanmaya başladık. Yatırımlarımızın olduğu İstanbul, Ankara, İzmit gibi illerde sinema reklamlarımız, TV reklamlarımıza paralel olarak yayınlanmakta.
Belirttiğim gibi sağlık reklamlarındaki yasaklar nedeni ile reklam çalışmalarımız içerik olarak çok kısıtladık. Bu nedenle uzun bir süredir gazetelerde reklam çalışması yapmamaktayız. Dönemsel olarak açılış ve bilgilendirme ilanları ile imaj destekleyici pazarlama faaliyetlerimiz sürdürmekteyiz.
Alternatif pazarlama/ tanıtım alanları ile birlikte outdoor alanlarda sıklıkla kullandığımız reklam alanlarını oluşturuyor. Tanıtım amaçlı advertorial çalışmalarının da çok etkili olduğunu düşünüyoruz.
Ağırlık verdiğimiz bir diğer mecra ise internet, çok geniş bir kitleye istediğiniz an ulaşabildiğiniz ve de ilgilerini ölçümleyebildiğiniz bir kanal olması nedeniyle öncelikli tercih ettiğimiz tanıtım alanlarından biri her geçen gün kullanım oranlarımızı daha da arttırmaktayız. Yerel Medya araçlarını efektif kullanmak adına projeler geliştiriyor ve de bulunduğumuz illerde uyguluyoruz.
Oranlamamız gerekirse şu anki tanıtım çalışmalarımızda yüzde 50 TV, yüzde 20 internet, yüzde 10 gazete ve dergi, yüzde 10 outdoor, yüzde 10 radyo ve yerel mecralar yer almakta. Şu an sadece TV reklam çalışmalarımızda ajans desteği almaktayız. Kalan tüm tanıtım faaliyetlerimiz için tasarım, satın alma ve de organizasyon kurum içindeki ekibimiz tarafından yürütülmektedir. Kurum içinde göz sağlığı konusunda bilgili ve uzun yıllardır bu alanda deneyim sahibi bir kadromuz var. Ekibimiz sağlık alanında sıkıntı yaratabilecek tüm hukuki süreçlere hakim. Bu anlamda yazılan metinden konulan görsellere kadar özenle seçimler yapılıyor. Amacımız tüm tanıtım faaliyetlerimizde halkımızı göz sağlığı konusunda daha da bilgilendirmek ve de sağlık ihtiyaçlarını temin edebilecekleri bu geniş yelpazede de en doğru kararı vermelerini sağlamak. Kriz döneminde tanıtım faaliyet alanlarımız seçerken daha dikkatli davranmaya daha temel hedefler üzerine faaliyetlerimiz uygulamaya başladık. Kriz öncesinde benimsediğimiz bir çalışma biçimi olduğundan aslında tanıtım faaliyetlerimiz uygularken krizden çok etkilenmedik. Sadece daha seçici davranmaya başladık. Aslında bu dönemde ortak çalışmalara imza attığımız diğer firmalarda krize yönelik bir politika ile çalışmalarını şekillendirdiklerini için. Ortak bir noktada anlaştık.
Son dönemde hastanelerimize artan dizi çekimleri ile birlikte çok fazla sayıda dizi çekim teklifi geldi. Yalnız yaklaşık bir senedir hastanelerimizde hiçbir dizi çekimi gerçekleşmedi. Çünkü şu an dizi çekimlerine sıcak bakmıyoruz. Daha önceki dönemlerde uzun dönemli çekimlere ev sahipliği yaptığımız olmuştu. Hastaneler grubu olarak daha çok içeriğinde göz sağlığına ilişkin mesaj verilebilecek senaryoların çekimleri için sıcak bakıyoruz, bu nedenle gelen tüm istekleri bu anlamda değerlendiriyoruz.
Tanıtım faaliyetlerinden doğan hukuksal sıkıntılar tüm sektörün yaşadığı ortak bir sıkıntı. Büyük yatırımlar yapılarak kurulan, son teknolojiler ve deneyimli hekim kadroları ile hizmet veren hastaneler tanıtım faaliyetlerinde ciddi sıkıntı yaşamakta. Kendimizi anlatmakta sıkıntı yaşıyoruz. Her yazdığımız kelime uyarı ya da ceza olarak tarafımıza dönebilmekte. Hastaneler grubu olarak geçmiş dönemde bu anlamda biz de sıkıntılar yaşadık. Bugün yaptığımız tüm çalışmaları bu tarz hukuki sıkıntıları yaşamamak adına hukuk departmanlarının görüş ve de önerileri doğrultusunda hazırlamaktayız. Son olarak belirmek isterim ki kurum olarak yanlış anlaşılmasını istemeyiz ama sanırım şu an diğer kuruluşların tanıtım faaliyetlerini izleyen değil, diğer kuruluşlar tarafından tanıtım faaliyetleri izlenen bir sağlık kuruluşuyuz. Bugün bunun haklı gururunu yaşıyoruz”[81].
Bayatlıoğlu’nun da ifade ettiği gibi Dünya Göz Hastaneleri’nin reklam ile ilgili payının büyük oranda televizyon reklamlarına ve internet ortamında ait olduğu görülmektedir. Gazete, dergi, radyo ve yerel mecraların payı ise televizyon ve internete oranla daha azdır. Reklam işletmeler arasında rekabetin sağlanmasında, rakiplere karşı üstünlük sağlamada, firma bilinirliğini ve marka değerini artırmada önemli bir araçtır. Bu anlamda Dünya Göz Hastaneleri’nin rekabet stratejilerini reklam alanında doğru ve yerinde kullandığını söylemek mümkündür.
Rekabet stratejileri elbette reklam ile sınırlı değildir. Kanaatimizce Dünya Göz Hastaneleri’nin en önemli rekabet silahlarından biri de odaklanma stratejisini doğru kullanmasıdır. Dünya Göz Hastaneleri sadece göz sağlığına yoğunlaşmış bir sağlık hizmeti vermektedir. Bu nedenle göz ile ilgili her türlü teknolojik cihazları temin etmişler, konularında uzman göz doktorlarıyla çalışma yoluna gitmişlerdir. Göz sağlığı dışında bir sağlık hizmeti vermediklerinden sadece göz sağlığına odaklandıklarını söylemek yanlış olmayacaktır. Dünya Göz Hastanesi Türkiye’nin ilk branş hastanesi olma özelliğine de sahiptir.
Kapasite artırım stratejisi de hastanenin başarıyla uyguladığı rekabet stratejilerinden biridir. 1996 yılında kurulan hastane 15 yıl içinde 18 merkezde faaliyet gösterir hale gelmiştir. Bu aslında pazar çeşitlendirme stratejisi ve nakit fazlasını değerlendirme stratejilerinin ortak bir sonucudur. Hastane yönetimi doğru rekabet politikaları uygulayarak hem şube sayısını, hem kapasite artışını nakit fazlasını doğru değerlendirerek gerçekleştirmişlerdir.
Sponsorluk faaliyetleri de rekabet açısından önemlidir. “Dünya Göz Hastanesi 8 Haziran-1 Temmuz 2012 tarihlerinde düzenlenen Ankara Shopping Fest’in sponsoru olmuştur. Festivalde, aralarında Tarkan, Murat Boz, Ajda Pekkan, Halil Sezai ve Hadise gibi ünlü sanatçılar konser vermişlerdir”[82].
Dünya Göz Hastaneleri sosyal sorumluluk projeleri ile de halkın gözündeki imajını güçlendirmiş ve marka değerini artırmıştır. Hastanenin sosyal sorumluluk projelerinden en önemli ikisine aşağıda kısaca değinilmiştir.
İşaret Dili Eğitimi: Dünyagöz Hastaneler Grubu hastalarla bire bir temas eden çalışanlarına, işitme engelli vatandaşlarına daha iyi hizmet verebilmek amacıyla "işaret dili" eğitimi vermiştir. İşitme engelli vatandaşların göz sağlıklarına kavuşmaları için tüm engelleri ortadan kaldırmayı hedefleyerek işitme engellilerin yaşam kalitesini arttırabilmek amacıyla başlatılan çalışma, 2010 yılı boyunca hem Dünyagöz Hastaneleri hem de çevre hastane çalışanları ile yapılmıştır. Nisan 2010 tarihinde başlayan proje için Dünyagöz Ataköy Hastanesi pilot bölge olarak belirlenmiştir. 3 ay boyunca hastanelerin çeşitli birimlerinde çalışan personele "Türkiye İşitme Engelliler Milli Federasyonu" tarafından işaret dili eğitimi verilmiştir. Bu proje sayesinde Dünyagöz Hastaneleri'ne gelen işitme engelli hastalar; karşılanma, kayıt işlemleri, muayene süreçleri ve ameliyat hizmetlerini zorlanmadan alabileceklerdir. Eğitim projesinin bir sonraki aşamasında diğer kuruluşların sağlık çalışanlarına ve halka açık olarak yapılmış ve katılımcılara başarı sertifikaları verilmiştir.
Mobil Göz Kliniği: Mobil Göz Kliniği, göz sağlığı konusunda Anadolu halkının yetersiz hizmet aldığını tespit edilmesi sonucunda, oluşturulmuş bir sosyal sorumluluk projesidir. ''Türkiye İle Göz Göze'' sloganı ve ''Ulaşamayana Ulaşmak'' temel anlayışı ile 2005 yılının Ocak ayında Çanakkale'den başlayan ücretsiz göz taraması hizmet yolculuğuna çıkmıştır. Dünyagöz doktorları ve TIR Mobil Göz Kliniği ekipleri, hiç göz doktoruna gitmemiş ve sosyal güvencesi olmayan kişilere ulaşarak tedavi etmiştir. Valilikler, Kaymakamlıklar, Belediyeler, Sivil Toplum Örgütleri, Ticaret Odaları/Borsaları, yaptıkları çalışmalar ile Mobil Kliniği, ihtiyacı olan hastalarla buluşturmak için organizasyonlar düzenlemiş, bu organizasyona büyük destek olarak daha çok kişiye ulaşılabilmesini sağlamıştırlar. 2005'ten bu yana 4 yıl devam etmiş olan Mobil Klinik ile yapılan ücretsiz göz taraması çalışmalarında 55 il ve 160 ilçede yaklaşık 250 bin kişinin gözleri kontrol edilmiş, ihtiyaç sahiplerine binlerce ilaç ve gözlük verilmiştir.


            Türkiye’de çok sayıda branş hastanesi olmadığı gibi, çok fazla sayıda göz hastanesi de yoktur. Yine de bu alanda faaliyet gösteren hastanelerden İstanbul Göz Hastanesi, Anatolia Göz Tıp Merkezi ve Kudret Göz Hastanesi Dünya Göz Hastanesi’nin rakipleri arasında sayılabilir.
İstanbul Göz Hastanesi 2001 yılında kurulmuş bir branş hastanesidir. Hastane İstanbul-Bahçelievler’de hizmet vermektedir. Hastane ISO 9001-2008 Kalite Sistem belgesine sahiptir. İstanbul Göz Hastanesi, Dünya Göz Hastanesi’nin sahip olduğu şube ve personel sayısına sahip değildir. Hastanenin reklam çalışmaları da çok geniş çaplı değildir. Reklam faaliyetleri video sunumları, bilboardlar, dergi ve gazete reklamlarından ibarettir. Sosyal medyayı da kullanan hastane bu konuda çok yoğun çalışmalar içerisinde değildir. Hastanenin sosyal medyada çok fazla etkinliği bulunmamaktadır.
İstanbul Göz Hastanesi web sitesinden de online danışma ve randevu talebi yapılabilmektedir. Ayrıca 444’lü müşteri hizmetleri numarası da sitede yer almaktadır. Site İngilizce ve Türkçe olarak iki dille yayımlanmaktadır.
 “Sosyal sorumluluk projeleri arasında gerçekleştirilen bir proje ise “çocuk gözüyle göz” projesidir. Bu projede hastane çocuklar için resim, şiir ve kompozisyon yarışması düzenlemiştir. Yarışma sonucunda kazananlar ise “Oyuncak Müzesi”ne gezi hediyesi kazanmışlardır”[83].
İstanbul Göz Hastanesi 15 Mayıs' 2011’de Mevlana İlköğretim Okulu öğrencilerinden oluşan ilk grubu İstanbul Oyuncak Müzesi'ne götürmüştür.
            5.5.2.Anatolia Göz Tıp Merkezi
“Anatolia Göz Tıp Merkezi, İstanbul Altunizade’de 2005 yılında hizmete başlamıştır. Anatolia Göz Merkezi; 6000 m2 alanda 20 poliklinik odası, 4 ameliyathane, 134 kişilik konferans salonu, 80 araçlık otoparkı, 100 kişilik personeli ile Altunizade'de yapılandırılmış göz cerrahisi merkezidir. Anatolia Göz Merkezi günde 700 muayene ile 200 ameliyat yapılabilecek kapasiteye sahip durumdadır”[84]. Hastanenin web sitesi incelendiğinde diğer göz hastaneleri gibi online randevu talep sisteminin bulunduğu ve 444’li hizmet numarasına sahip olduğu görülmektedir. Site Türkçe, İngilizce, Almanca ve Rusça olmak üzere dört dilde yayımlanmaktadır. Sosyal paylaşım sitelerinden facebook ve twitter kullanılmaktadır.
            Hastane reklam ve tanıtım faaliyetlerini kısıtlı yayın ortamlarında yapmaktadır. Bu amaçla, sosyal paylaşım siteleri, gazete ve dergi reklamları ile radyo reklamlarını kullanmaktadırlar.  Anatolia Göz Merkezi, sosyal sorumluluk projesinde okullarda yaptığı göz taramalarıyla çocuk göz sağlığını ön planda tutmaktadır.
            5.5.3.Kudret Göz Hastanesi
            “Kudret Göz Hastanesi 2002 yılında Ankara’da faaliyetine başlamıştır. 2005 yılında ise ikinci hastanesini İstanbul’da hizmete açmıştır. Hastanenin Ankara’daki binasında 23 adet tek kişilik hasta odası, 4 adet ameliyathane, 15 adet doktor muayene odası ve 5 adet tetkik odası bulunmaktadır. İstanbul’daki binasında ise 3 adet ameliyathane, 22 adet tek kişilik hasta odası, 10 adet tetkik odası ve 10 doktor muayene odası bulunmaktadır. Hastanenin kurumsal web sitesinde diğer hastanelerde de olduğu gibi online randevu alınabilen bir uygulama ve 444’lü müşteri hizmetleri telefonu bulunmaktadır. Site İngilizce, Almanca ve Türkçe olarak yayımlanmaktadır. Hastane reklam faaliyetlerini dergi, gazete, radyo ve internet reklamları ile sınırlı tutmaktadır. Sosyal paylaşım sitelerinden facebook, twitter ve youtube gibi sitelerde hastanenin tanıtım videoları yayınlanmaktadır. Hastane ISO 9001 Kalite Yönetim Sistemi belgesine sahiptir.
            Hastane sponsorluk faaliyetlerine çok fazla dahil olmasa da 3. Dünya Oftalmik Anestezi Kongresi’ne sponsor olmuştur. Kongre 24-25 Mayıs 2012 tarihinde Ankara’da gerçekleştirilmiştir. Oftalmik Anestezi’nin dünyada gelişme gösteren yeni bir alan olduğunun vurgulandığı kongreye yurt içi ve yurt dışından birçok hekim katılmıştır”[85].


SONUÇ VE ÖNERİLER

Bir ekonomide rekabetin varlığı kaynak dağılımını etkinleştirerek verimliliği arttırır. Küresel ekonomik koşullarda rekabet gücü elde edebilmek ancak bilgi, teknoloji, eğitilmiş işgücü gibi yaratılmış varlıkların verimliliklerinin arttırılıp, maliyetlerin düşmesini sağlamakla mümkün hale gelmiştir.
Belirli amaçlar ve hedefler doğrultusunda, faaliyet gösteren firmalar, sözkonusu hedeflere ulaşabilmek için yol ve yöntemlerini belirlemelidirler.
Belirlenen bu çizgiler firmaların stratejileri olarak tanımlanmaktadır. Bir piyasada yer alan firmalar stratejilerini belirlemeden önce geniş çaplı araştırmalar yapmalı, kuruluşa ait sermaye altyapı işgücü gibi kaynakları göz önünde bulundurmalı, sektöre ait özellikler ve gereklilikler belirlenmeli ve tabi ki içinde bulunulan toplumun da değer, beklenti ve alışkanlıkları tüm yönleriyle değerlendirilmelidir.
Faaliyette bulunduğu pazarda rakipleriyle rekabet halinde olan bir firmanın, belli bir konum elde edebilmek ve hedeflediği getirileri elde edebilmek için gerçekleştirdiği eylemler o firmanın rekabet stratejileridir. Rekabet stratejileri oluşturulurken, firmaya etki eden içsel ve dışsal faktörlerin pozitif ve negatif yanları tanımlanmalı, güçlü ve zayıf yönler belirlenmeli, karşı karşıya kalınabilinecek fırsat ve tehditler irdelenmelidir.
Genel çapta, rekabet stratejileri; maliyet liderliği, farklılaşma ve odaklanma olmak üzere üçe ayrılır.
Toplam maliyet liderliği stratejisinde ana unsur “düşük maliyettir”. Bu yolla rekabet avantajı elde etmeyi ve kar maksimizasyonuna ulaşmayı amaçlayan firma, kaliteden ödün vermek durumunda kalacaktır.
Farklılaşma stratejisinde hedef, üretilen “benzersiz” ürün ya da hizmetlerle, içinde bulunulan sektörde farklılık yaratmak ve sektör ortalamasının üstünde bir getiri elde etmektir. Fakat bu stratejinin uygulanması, katlanılması gereken yüksek maliyetleri beraberinde getirecektir. Eğer gerçekleşen talep, hedeflenen talep miktarının altında kalırsa firma rekabet gücünü kaybedecek ve ciddi durumla karşı karşıya kalacaktır.
Odaklanma stratejisinde ise, pazarın, ürün çeşidinin ya da maliyet şeklinin belirli bir parçasına “odaklanarak” bir rekabet gücü oluşturma hedeflenmektedir.
Genel stratejiler dışında kalan yatay ve dikey entegrasyon stratejileri ile firmalar, entegrasyonların beraberinde getirdikleri birçok avantajı rekabet gücüne çevirme fırsatına sahip olurlar.
Dikey entegrasyon stratejileriyle, farklı teknolojik aşamalara sahip mal ya da hizmetlerin, üretim ve üretim sonrasındaki ekonomik süreçleri farklı firmalar yerine tek firma çatısı altında birleştirilir. Bu sayede firmaların, sermaye ve işlem maliyetleri azaltılır, hammadde kaynakları artar ve mevcut pazardaki konumları genişleyerek sağlamlaşır.
Yatay entegrasyonda ise, firmalar bulundukları sektör içinde, aynı tür mal ya da hizmet üreten firmalarla birleşerek güç birliği yoluna giderler. Bu sayede bulundukları pazara etkili olarak nüfuz etme ve büyüme avantajı yakalayabilirler.
Rekabetçi piyasalarda ayrıca, çeşitlendirme stratejileriyle yeni pazar alanları, yeni faaliyet kolları ve yeni ürün çeşitlerine yönelen firmalar, faaliyetlerden ve yeteneklerden ortak yararlanma, pazar gücü elde etme ve maliyet avantajı elde etme sayesinde büyümelerini gerçekleştirebilirler.
Çalışmamızda Dünyagöz Hastaneler Grubu’nun uyguladığı rekabet stratejilerine ve rakiplerinin durumuna kısaca yer verilmiştir. Görüldüğü gibi Dünyagöz Hastaneler Grubu, şube sayısının fazlalığı, yurt dışında da faaliyet göstermesi, hekim ve sağlık personeli sayısı, sponsorluk faaliyetleri, sosyal sorumluluk projeleri, reklam ve tanıtım faaliyetleri bakımından diğer hastanelerden oldukça önde durmaktadır. Bu veriler ışığında, Türkiye’nin ilk branş hastanesi olan Dünya Göz Hastanesi’nin rekabet stratejilerini oldukça yerinde kullandığını söylemek yanlış olmayacaktır. Elbette ki bunda yönetim kadrosunda bulunan yöneticilerin de payı oldukça fazladır.





AKBAYIR, Mehmet, (2000), İşletme Yönetiminde Örgüt ve Çevre, Der Yayınları İstanbul.

AKGÜÇ, Öztin, (2000), Finansal Yönetim, Avcıol Basım Yayım, İstanbul.

AKIN, Cemil, S., (2007), “Sağlık Ve Sağlık Harcamalarının Ekonomik Büyüme Üzerine Etkisi: Türkiye’de Sağlık Sektörü Ve Harcamaları”, Çukurova Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yük. Lis. Tezi, Adana. 

AKTAN Coşkun Can, (2000), ”Yeni Yönetim Tekniklerinin Kamu Sektöründe Uygulanmasına Yönelik Öneriler”, Türk İdare Dergisi, Yıl.71, Sayı: 425.

ALAGÖZ, Selda ve diğerleri (2004), Müşteri İlişkileri Yönetimi (CRM), Nobel Yayın Dağıtım, Ankara.

ALPKAN L. (2000), Stratejik Yönetimin Kapsamlılığı, Stratejik Tercihler ve Yönetici Özellikleri Arasındaki İlişkiler, Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Gebze.

ATAAY, Faruk, (2007), Kamu Hastane Birlikleri Tasarısı Üzerine Değerlendirme, Türk Tabipleri Birliği Yayınları, Ankara.

BAL, Özgür, (2005), Ürün Farklılaştırması Stratejisi ve Rekabet İktisatı, 1. Basım, Ankara: Rekabet Kurumu, Yayın no: 0158, Mayıs 2005.

BELEK, İlker, (2009), “Sağlığın Politik Ekonomisi”, Yazılama Yayıncılık, İstanbul.

BOLAK, Mehmet, (2000), İşletme Finansı, Birsen Yayınevi, İstanbul, 2000.

BOSEMANN Glenn and PHATAK Arvind , (2000), Strategic Management: Text and Cases, 2nd. Ed., John Willey-Sons, New York.

ÇELİK Süleyman, (2003), İşletme Yönetiminde Stratejik Yönetim, Nokta Yayınları Ankara.

DİCLE, A.  (2000), "21.Yüzyılın Başındaki Olanaklar; Fırsatlar ve Darboğazlar", Yüksek Öğretimde Toplam Kalite Yönetimi, Friedrich Ebert Stiftung Yayını, İstanbul.

DİNÇER, Ö., (2000), Stratejik Yönetim ve İşletme Politikası, İz Yayıncılık, İstanbul.

ENGİZ, O. (2012), “Sağlık Hizmetlerinde Hasta Tatmini”, Acıbadem Üniversitesi Sağlık Bilimleri Dergisi, Cilt:3, Sayı:1, Ocak.

EREN, Erol, (2003), Örgütsel Davranış ve Yönetim Psikolojisi, Beta Yayınları İstanbul.

EREN, Erol, (2000), İşletmelerde Stratejik Planlama ve Yönetim, İşletme Fakültesi Yayınları, No: 183, İstanbul.

ERTUGRUL, Murat, (2001), “Finansal Yeniden Yapılandırma Uygulamaları”, Active Finans Dergisi, Kasım-Aralık.

ESENSEL, Ebru, (2000), İşletmelerde Nakit Yönetimi, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi.

FORD, Donis W., (2004), “Take These Steps to Boost Your Company’s Cash Flow” Contractor’s Business Management Report, Issue 04-9, New York, September.

GROSSMAN, Michael, (2004), Health Economics Program, National Buraeu of Economic Research, Spring.

KAVUNCUBAŞI,  Ş. (2001), Hastane ve Sağlık Kurumları Yönetimi, Siyasal Kitapevi, Ankara.

KOLB, Robet W, RODRIGUEZ, Ricardo J, (2000), Finansal Yönetim, Çev: Karacan Ali İhsan, Sermaye Piyasası Kurulu Yayın No: 35, Ankara.

KOSGEB, (2004), Strateji ve Stratejik Yönetim, Ekonomik ve Stratejik Araştırmalar Merkez Müdürlüğü, Ankara.

KOŞAN Adnan, (2001), İşletmelerde Stratejik Yapılanma, İmaj Yayınları Ankara.

KOYUNCU Fatih, (2000), Stratejik Planlama Modelleri, ODTÜ Yayınları Ankara.

KUŞ, Elif, (2003), Nicel-Nitel Araştırma Teknikleri, Anı Yayıncılık, Ankara.

LUCK, D.J., FERREL, O.C., LUCAS, G.J. (2000), Marketing Strategy and Plans, Newyork: Prentice Hall, Aktaran: Sadullah Kısacık, “Küçük ve Orta Ölçekli İşletmelerin İzledikleri Rekabet Stratejileri”, Çukurova Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi.

ÖZİLHAN, Derya, (2004), Müşteri İlişkileri Yönetimi (Crm) Uygulamalarının İşletme Performansına Etkileri ve Konaklama İşletmelerinde Crm Uygulamaları, Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Konya.

ÖZTEK, Zafer, (Mayıs- Haziran,2001), “Sağlıkta Kavramlar”, Yeni Türkiye Dergisi, Sağlık Özel Sayısı, Sayı: 39.

PATAN, G.N., (2009), İşletmelerde Kriz Yönetimi ve Stratejisinin Önemi, Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Konya.

PORTER Michael, (2000), Rekabet  Stratejisi, (Çev: ULUBİLGEN Gülen),  Sistem Ya. No: 206, 1. Baskı,  İstanbul.

Resmi Gazete, Kanun Numarası : 3359 Kabul Tarihi: 07.05.1987 (Yayım Tarihi: 15.05.1987 Sayı: 19461).

SEVİM, Şerafettin,  UĞURLU, Mustafa ve DEMİRELİ, Cemalettin (2006), “Küresel Rekabette İmalat işletmeleri Açısından Maliyet Analizlerinin Önemi; Amprik Bir Uygulama”, Mali Çözüm, Sayı:77 (Ağustos-Eylül-Ekim 2006)

TEK, Ömer Baybars, (2000), Pazarlama İlkeleri: Global Yönetimsel Yaklaşım-Türkiye Uygulamaları, 8. Baskı, Beta Yayınları.

TÜRK, Zeynep, (2004), “Stratejik Yönetim Muhasebesi Yaklaşımı:Değer Zinciri Maliyet Analizi”, Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, 2004, Cilt:59, Sayı:3

TÜRKKAN, Erdal, (2003), “Firmaların Rekabet Stratejileri ve Rekabet İhlalleri”, Rekabet, Düzenlemeler ve Politikalar Kongresi, Ankara: Rekabet Kurumu, 2003, Yayın No: 0162.

YEREBAKAN, Metin, (2000), “Özel Hastaneler Araştırması Mevcut Durum, Sorunlar ve Çözüm Önerileri”, İstanbul, İ.T.O., Yayın No:2000/26.

YILDIRIM, Ali ve ŞİMŞEK, Hasan, (2000), Sosyal Bilimlerde Nitel Araştırma Yöntemleri, Birinci Basım, Seçkin Yayınevi, Ankara.



İnternet Kaynakları

ATEŞ, Gürkan, “Borç Yönetim Ofisi ve Türkiye Uygulamasına Üzerine Bir Araştırma” Ekonomik Araştırmalar Müdürlüğü, 2002, http://www.hazine.gov.tr/arastirma_inceleme/ar_inc31.pdf, (Erişim Tarihi: 12.11.2012).

DOĞAN, Özlem İpekgil, MARANGOZ, Mehmet ve TOPOYAN, Mert,  (2003), İşletmelerin İç ve Dış Pazarda Rekabet Gücünü Etkileyen Faktörler ve Bir Uygulama” , Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi. 2003, Cilt.5, Sayı.2. http://www.sbe.deu.edu.tr/Yayinlar/dergi/2003sayi2PDF/dogan.pdf (15 Mart 2006)

FİŞEK, Nusret, “Sağlık Hizmetleri ve İşçi Ailelerinin Sağlık Sorunları”,
http://www.ttb.org.tr/n_fisek/kitap_1/33.html, (Erişim Tarihi: 11.12.2012).

HEYLER, Peter B. and Reider, Rob, “Analyzing Sales for Beter Cash Flow Management”, The Journal of Corporate Accounting and Finance, 2003, www.interscience.wiley.com.doı/jcaf.10213, (Erişim Tarihi: 17.11.2012).


http://www.estetikimsağlık.com, (Erişim Tarihi: 12.12.2012).

İDİL, Zeynep, İşletme Yönetimi, http://www.zeynepidil.com/belgeler/atasayar.pdf, (Erişim Tarihi: 11.12.2012).

Mustafa Taştan, “Strateji, Stratejik Yönetim ve Strateji Türleri” http://www.humanresourcesfocus.com/konu5_1.asp, (Erişim Tarihi: 20.11.2012).

REIDER, Rob, “Understanding Effective Cash Management”, The Journal of Corporate Accounting and Finance, 2005, www.interscience.wiley.com.doı/jcaf.20161 (Erişim Tarihi: 10.11.2012).

Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi Hakkındaki Kanun, http://www.ttb.org.tr/mevzuat/kanun3.html, (Erişim Tarihi: 12.12.2012).

TOKUÇOĞLU, Haluk, (2005), “Hastane Hizmetleri ve Müşteri Şikâyetleri, www.gazi.edu.tr/duyuru/hastane_hizmetleri.htm, (11.12.2012).

ÜLGEN, Hüseyin “Strateji Tipleri”, İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi,
www.isletme.istanbul.edu.tr/ogrelem/hulgen/ders_verileri/strateji_tipler_ders_notu_slides.doc , (15.11.2012) .

Bankacılıkta Toplam Kalite-III, http://www.bilgininadresi.net/Madde/32132/Bankac%C4%B1l%C4%B1kta-Toplam-Kalite-III, (Erişim Tarihi: 22.11.2012).

Business Resource Software Inc. , “Differentiation Strategy”, ttp://www.businessplans.org/Market.html , (Erişim Tarihi: 19.11.2012).

Dünyagöz Avrupa’ya Açılıyor, http://www.dunya.com/dunyagoz-avrupaya-aciliyor-120455h.htm, (Erişim Tarihi: 22.11.2012).

“Porter Generic Strategies”, ikipedia,http://en.wikipedia.org/wiki/Porter_generic_strategies, (Erişim Tarihi: 20.11.2012).

www.tdk.gov.tr, (Erişim Tarihi: 15.11.2012).

UĞUR, Ayşenur Asuman, Hastaneler ve Sağlık Çalışanlarının Uygulamalarında Etik, http://hastanedergisi.com/haberdetay.asp?id=3, erişim, (05.12.2012).

TÜRKER, Hasan Yasin, İşletme için Strateji ve Stratejik Yönetimin Önemi, http://www.ikademi.com/stratejik-yonetim/275-isletme-icin-strateji-ve-stratejik-yonetimin-onemi.html, (Erişim Tarihi: 21.10.2012).

YOLAL, Tuncer, Sağlık Hizmetleri ve Yararlanma Yolları, http://blog.tunceryolal.com/saglik-hizmetleri-ve-yararlanma-yollari.html, (Erişim Tarihi: 12.12.2012).

PALLİKARİS, Ioannis G. ve TOLUN, Hayati, http://www.karsid.org.tr/node/737, (Erişim Tarihi: 22.11.2012).

BAYATLIOĞLU, Bahar, http://www.hastanedergisi.com/61/haberdetay.asp?id=3, (Erişim Tarihi: 22.11.2012).


TÜRKMEN, Zafer, http://www.igh.com.tr, (Erişim Tarihi: 23.11.2012).

İNAL Berkay, http://www.anatoliagoz.com, (Erişim Tarihi: 22.11.2012).

BAHADIR, Serdar, http://www.kudretgoz.com, (Erişim Tarihi: 24.11.2012).

ERÖZGÜN, Okay, Tüm Sağlık – Sen’den İş Güvencesine Talebi, http://hurseda.net/Guncel/66515-Tum-Saglik-Senden-Is-Guvencesine-Talebi.html, (Erişim Tarihi: 21.12.2012).
                                                     





[1] Zeynep İdil, İşletme Yönetimi, http://www.zeynepidil.com/belgeler/atasayar.pdf, (Erişim Tarihi: 11.12.2012).
[2] Zeynep İdil, İşletme Yönetimi, http://www.zeynepidil.com/belgeler/atasayar.pdf, (Erişim Tarihi: 11.12.2012).
[3] Zeynep İdil, İşletme Yönetimi, http://www.zeynepidil.com/belgeler/atasayar.pdf, (Erişim Tarihi: 11.12.2012).
[4] Ayşenur Asuman Uğur, Hastaneler ve Sağlık Çalışanlarının Uygulamalarında Etik, http://hastanedergisi.com/haberdetay.asp?id=3, erişim, (05.12.2012).
[5] A. Dicle "21.Yüzyılın Başındaki Olanaklar; Fırsatlar ve Darboğazlar", Yüksek Öğretimde Toplam Kalite Yönetimi, Friedrich Ebert Stiftung Yayını, İstanbul. 2000. s.15
[6] Ş. Kavuncubaşı. Hastane ve Sağlık Kurumları Yönetimi, Siyasal Kitapevi, Ankara, 2000. 292-293
[7] Haluk Tokuçoğlu, (2005), “Hastane Hizmetleri ve Müşteri Şikâyetleri, www.gazi.edu.tr/duyuru/hastane_hizmetleri.htm, (11.12.2012).
[8] Resmi Gazete, Kanun Numarası : 3359 Kabul Tarihi: 07.05.1987 (Yayım Tarihi: 15.05.1987 Sayı: 19461),
[9] Kavuncubaşı, a.g.k., s.52.
[10] O. Engiz, “Sağlık Hizmetlerinde Hasta Tatmini”, Acıbadem Üniversitesi Sağlık Bilimleri Dergisi, Cilt:3, Sayı:1, Ocak, 2012, s.2-3
[11] Kavuncubaşı, , a.g.k., s.126.
[12] Şerafettin Sevim,  Mustafa Uğurlu ve Cemalettin Demirelli, “Küresel Rekabette İmalat işletmeleri Açısından Maliyet Analizlerinin Önemi; Amprik Bir Uygulama”, Mali Çözüm, Sayı:77 (Ağustos-Eylül-Ekim 2006), s.24-25.
[13] Mustafa Taştan, “Strateji, Stratejik Yönetim ve Strateji Türleri” ,
http://www.humanresourcesfocus.com/konu5_1.asp, (Erişim Tarihi: 20.11.2012).
[14] Zeynep Türk, “Stratejik Yönetim Muhasebesi Yaklaşımı:Değer Zinciri Maliyet Analizi”, Ankara
Üniversitesi SBF Dergisi, 2004.Cilt:59, Sayı:3, s.6.
[15] Business Resource Software Inc. , “Differentiation Strategy”,
http://www.businessplans.org/Market.html , (Erişim Tarihi: 19.11.2012).
[16] “Porter Generic Strategies”, Wikipedia, http://en.wikipedia.org/wiki/Porter_generic_strategies, (Erişim Tarihi: 20.11.2012).
[17] Özgür Bal, Ürün Farklılaştırması Stratejisi ve Rekabet İktisatı, 1. Basım, Ankara: Rekabet
Kurumu, Yayın no: 0158, Mayıs 2005, s.7.
[18] Erdal Türkkan, “Firmaların Rekabet Stratejileri ve Rekabet İhlalleri”, Rekabet, Düzenlemeler ve
Politikalar Kongresi, Ankara: Rekabet Kurumu, 2003, Yayın No: 0162, s.120.
[19] Erdal Türkkan, Firmaların Rekabet Stratejileri ve Rekabet İhlalleri, Rekabet, Düzenlemeler ve
Politikalar Kongresi, Ankara: Rekabet Kurumu, 2003, Yayın No: 0162s.118-9.
[20] Business Resource Software Inc. “Differentiation Strategy”.
http://www.businessplans.org/Market.html, (Erişim Tarihi: 22.12.2012).
[21] Özlem İpekgil Doğan, Mehmet Marangoz ve Mert Topoyan,  “İşletmelerin İç ve Dış Pazarda Rekabet Gücünü Etkileyen Faktörler ve Bir Uygulama” , Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Dergisi. 2003, Cilt.5, Sayı.2. http://www.sbe.deu.edu.tr/Yayinlar/dergi/2003sayi2PDF/dogan.pdf (15
Mart 2006), s.10.
[22] Michael Porter, Rekabet  Stratejisi, (Çev: Gülen Ulubilgen),  (Sistem Ya. No: 206, 1. Baskı,  İstanbul: 2000), s. 233-369.
[23] Erol Eren, İşletmelerde Stratejik Planlama ve Yönetim, İşletme Fakültesi Yayınları, No: 183, İstanbul, 2000, s.132.
[24] Dinçer, a.g.e., s.166.
[25] Donis W. Ford, “Take These Steps to Boost Your Company’s Cash Flow” Contractor’s Business
Management Report, Issue 04-9, New York, September, 2004, s.1.
[26] Peter B. Heyler, and Rob Reider, “Analyzing Sales for Beter Cash Flow Management”, The Journal of
Corporate Accounting and Finance, 2003, www.interscience.wiley.com.doı/jcaf.10213, (Erişim Tarihi: 17.12.2012).
[27] Selda Alagöz, ve diğerleri, Müşteri İlişkileri Yönetimi (CRM), Nobel Yayın Dağıtım, Ankara, 2004,
s.17
[28] Derya Özilhan, Müşteri İlişkileri Yönetimi (Crm) Uygulamalarının İşletme Performansına Etkileri Ve
Konaklama İşletmelerinde Crm Uygulamaları Basılamamış Yüksek Lisans Tezi, Konya, 2004, s. 32.
[29] Gürkan Ateş, “Borç Yönetim Ofisi ve Türkiye Uygulamasına Üzerine Bir Araştırma” Ekonomik
Araştırmalar Müdürlüğü, 2002, http://www.hazine.gov.tr/arastirma_inceleme/ar_inc31.pdf, (Erişim Tarihi: 12.12.2012).
[30] Mehmet Bolak, İşletme Finansı, Birsen Yayınevi, İstanbul, 2000, s.221.
[31] Öztin Akgüç, Finansal Yönetim, Avcıol Basım Yayım, İstanbul, 2000, s.256.
[32] Robet W Kolb, Ricardo J Rodrıguez, Finansal Yönetim, Çev: Karacan Ali İhsan, Sermaye Piyasası Kurulu Yayın No: 35, Ankara, 2000, s.72.
[33] Rob Reider, “Understanding Effective Cash Management”, The Journal of Corporate Accounting and Finance, 2005, www.interscience.wiley.com.doı/jcaf.20161 (Erişim Tarihi: 10.12.2012).
[34] Akgüç, a.g.e., s.251.
[35] Murat Ertuğrul, “Finansal Yeniden Yapılandırma Uygulamaları”, Active Finans Dergisi, Kasım-
Aralık, 2001, s. 2.
[36] Hüseyin Ülgen,“Strateji Tipleri”, İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi,
www.isletme.istanbul.edu.tr/ogrelem/hulgen/ders_verileri/strateji_tipler_ders_notu_slides.doc , (15.11.2012) , s.22.
[37] D.J.Luck, O.C.Ferrel, G.J.Lucas, Marketing Strategy and Plans, Newyork: Prentice Hall, 1989, s.345 Aktaran: Sadullah Kısacık, “Küçük ve Orta Ölçekli İşletmelerin İzledikleri Rekabet Stratejileri”, Çukurova Üniversitesi Yüksek Lisans Tezi, (31.08.2005), Danışman:Ünal AY,
http://sosyalbilimler.cu.edu.tr/tez/824/ , s.51
[38] Kısacık, a.g.m., s.56.
[39] Kısacık, a.g.m., s.57.
[40] Michael E. Porter,  Rekabet Stratejileri. Gülen Ulubilgen (çev.). 2.Basım. İstanbul:
Sistem. 2003. s. 405-407.
[41] L. Alpkan, “Stratejik Yönetimin Kapsamlılığı, Stratejik Tercihler ve Yönetici Özellikleri Arasındaki İlişkiler”, Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Gebze, 2000, s.33.
[42] KOSGEB,  Strateji ve Stratejik Yönetim, Ekonomik ve Stratejik Araştırmalar Merkez Müdürlüğü, Ankara, 2004,  s.3.
[43] www.tdk.gov.tr, (Erişim Tarihi: 15.11.2012).
[44] G.N. Patan, “İşletmelerde Kriz Yönetimi ve Stratejisinin Önemi”, Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Konya, 2009, s.51.
[45] Ömer Dinçer, Stratejik Yönetim ve İşletme Politikası, İz Yayıncılık, İstanbul, 2000, s.4-7
[46] Süleyman Çelik, İşletme Yönetiminde Stratejik Yönetim, Nokta Yayınları Ankara, 2003, s. 8.
[47] Adnan Koşan, İşletmelerde Stratejik Yapılanma, İmaj Yayınları Ankara, 2001, s. 12-23.
[48]Koşan, a.g.e., s. 18.
[49] Hasan Yasin Türker, İşletme için Strateji ve Stratejik Yönetimin Önemi, http://www.ikademi.com/stratejik-yonetim/275-isletme-icin-strateji-ve-stratejik-yonetimin-onemi.html, (Erişim Tarihi: 21.10.2012).
[50] Hasan Yasin Türker, İşletme için Strateji ve Stratejik Yönetimin Önemi, http://www.ikademi.com/stratejik-yonetim/275-isletme-icin-strateji-ve-stratejik-yonetimin-onemi.html, (Erişim Tarihi: 21.11.2012).
[51] KOSGEB, a.g.k., s.7.
[52]  Dinçer, a.g.e., s.35.
[53]    Coşkun Can Aktan, ”Yeni Yönetim Tekniklerinin Kamu Sektöründe Uygulanmasına Yönelik Öneriler”, Türk İdare Dergisi, Yıl.71, Sayı: 425, 2000, s.3.
[54] Ömer Baybars Tek, Pazarlama İlkeleri: Global Yönetimsel Yaklaşım-Türkiye Uygulamaları, 8. Baskı, Beta Yayınları, 2000, s: 78.
[55]     Glenn Bosemann and Arvind Phatak, Strategic Management: Text and Cases, 2nd. Ed., John Willey-Sons, New York, 2000, s.14-16.
[56]   Dinçer, a.g.e., s.37.
[57] Bankacılıkta Toplam Kalite-III, http://www.bilgininadresi.net/Madde/32132/Bankac%C4%B1l%C4%B1kta-Toplam-Kalite-III, (Erişim Tarihi: 22.11.2012).
[58] Fatih Koyuncu, Stratejik Planlama Modelleri, ODTÜ Yayınları Ankara, 2000, s. 23.
[59] Mehmet Akbayır, İşletme Yönetiminde Örgüt ve Çevre, Der Yayınları İstanbul, 2000 s. 23.
[60] Erol Eren, Örgütsel Davranış ve Yönetim Psikolojisi, Beta Yayınları İstanbul, 2003, s. 43.

[61] Metin, YEREBAKAN, (2000), “Özel Hastaneler Araştırması Mevcut Durum, Sorunlar ve Çözüm Önerileri”, İstanbul, İ.T.O., Yayın No:2000/26.
[62] Cemil, S., AKIN, (2007), “Sağlık Ve Sağlık Harcamalarının Ekonomik Büyüme Üzerine Etkisi: Türkiye’de Sağlık Sektörü Ve Harcamaları”, Yayımlanmamış Yük. Lis. Tezi, Adana, S:6.
[63] Şahin, KAVUNCUBAŞI, (2001), “Hastaneler ve Sağlık Kurumları Yönetimi”, Siyasal Kitapevi, Ankara, S:34.
[64] Tuncer Yolal, Sağlık Hizmetleri ve Yararlanma Yolları, http://blog.tunceryolal.com/saglik-hizmetleri-ve-yararlanma-yollari.html, (Erişim Tarihi: 12.12.2012).

[65] Okay Erözgün, Tüm Sağlık – Sen’den İş Güvencesine Talebi, http://hurseda.net/Guncel/66515-Tum-Saglik-Senden-Is-Guvencesine-Talebi.html, (Erişim Tarihi: 21.12.2012).
[66] Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi Hakkındaki Kanun, http://www.ttb.org.tr/mevzuat/kanun3.html, (Erişim Tarihi: 12.12.2012).
[67] Zafer, ÖZTEK, (Mayıs- Haziran,2001), “Sağlıkta Kavramlar”, Yeni Türkiye Dergisi, Sağlık Özel Sayısı, Sayı: 39, S:295.
[68] İlker, BELEK, (2009), “Sağlığın Politik Ekonomisi”, Yazılama Yayıncılık, İstanbul, S:45.
[69] İlker, BELEK, (2009), a.g.e., S:46-47.
[70] Nusret, FİŞEK, “Sağlık Hizmetleri ve İşçi Ailelerinin Sağlık Sorunları”,
http://www.ttb.org.tr/n_fisek/kitap_1/33.html, (Erişim Tarihi: 11.12.2012).
[71] Michael, GROSSMAN, (2004), Health Economics Program, National Buraeu of Economic Research, Spring, p.1-2.
[72] Şahin, KAVUNCUBAŞI, a.g.e., S:39.
[73] Faruk Ataay, Kamu Hastane Birlikleri Tasarısı Üzerine Değerlendirme, Türk Tabipleri Birliği Yayınları, Ankara, 2007, s.3-4.
[74]    Elif Kuş, Nicel –Nitel Araştırma Teknikleri . Ankara: Anı Yayıncılık, 2003, s.77.
[75] Kuş, a.g.e., s.106.
[76] Ali Yıldırım, ve Hasan Şimşek, Sosyal Bilimlerde Nitel Araştırma Yöntemleri, Birinci Basım, Seçkin Yayınevi, Ankara, 2000, s.19.
[77] Kuş, a.g.e., s.78.
[78] Dünyagöz Avrupa’ya Açılıyor, http://www.dunya.com/dunyagoz-avrupaya-aciliyor-120455h.htm, (Erişim Tarihi: 22.11.2012).
[79] Ioannis G. Pallikaris ve Hayati Tolun, http://www.karsid.org.tr/node/737, (Erişim Tarihi: 22.11.2012).
[80] Bahar Bayatlıoğlu, http://www.hastanedergisi.com/61/haberdetay.asp?id=3, (Erişim Tarihi: 22.11.2012).
[81] Bahar Bayatlıoğlu, http://www.hastanedergisi.com/61/haberdetay.asp?id=3, (Erişim Tarihi: 22.11.2012).
[83] Zafer Türkmen, http://www.igh.com.tr, (Erişim Tarihi: 23.11.2012).
[84] Berkay İnal, http://www.anatoliagoz.com, (Erişim Tarihi: 22.11.2012).
[85] Serdar Bahadır, http://www.kudretgoz.com, (Erişim Tarihi: 24.11.2012). 

2 yorum:

  1. Merhaba!

    Mali desteğe mi ihtiyacınız var? dünyanın her yerinde ihtiyacı olan borçlulara her türlü krediyi veriyoruz.

    5.000 - 10.000.000 ABD Doları
    * amaç *% 3 faiz oranı
    * 1-20 yıl arasında ödeme seçeneği.
    * Aylık ve yıllık ödeme planı arasında seçim yapın.
    * Kredinin esnekliği.

    Yardım için lütfen bizimle iletişime geçin.
    E-posta: creditfinancierhome@gmail.com

    YanıtlaSil
  2. Benjamin ile çalışmak kesinlikle harikaydı. Karıma ve bana kredi sürecinde rehberlik ederken son derece açık, titiz ve sabırlıydı. Ayrıca çok zamanında davrandı ve krediyi kapatmadan önce her şeyin hazır olduğundan emin olmak için çok çalıştı.
    Benjamin, yeni evimizi satın almak için para toplamamıza yardımcı olan bir grup yatırımcı ile çalışan bir kredi görevlisidir.Uygun düşük bir oranla kredi almak istiyorsanız onunla iletişime geçebilirsiniz. 247officedept@gmail.com Veya Whatsapp Sohbet: + 1-989-394-3740

    YanıtlaSil